Salih Demir
Öncelikle....
ATEİST, DEİST, AGNOSTİKLERE!
Ateist, Deist, Agnostik insanları aydın kabul edelim.
Gittikleri yol harika.
İnançları çözmüş, inançlardaki yalan yanlış bilgilerin çok iyi farkındalar.
Bu farkındalık insanı şımarık yapmamalı değil mi?
Aydın insanın, yalan yanlış yolda olanları aşağılamaması lazım değil mi?
Bir de şöyle düşünelim; kaldı ki insanlık tarihinin geçmişi çok aydınlık değil. İnsanlar evrimleşerek, değişerek, her bir nesil bir önceki nesilden belki bir, belki iki farklı bilgi alarak ekleyerek gelişmiş.
Ve bu zamana gelene kadar binlerce yıl geçmiş.
İnsan aklı var diye her şeyi anlayacak idrak edecek diye bir kural yok.
İnsan ve insanlar doğanın ortak oluşumudur.
Kimi öküz.
Kimi eşek.
Kimi ot gibidir.
Kimi yaz kadar sıcak.
Kimi kış kadar soğuktur.
Kimi aslan gibi yırtıcı .
Kimi kuzu gibi uysaldır.
Ve sizde olan düşünce sizi yanıltmasın, insanlardan çok şey beklemek hata olur.
İnsanları olduğu gibi kabul edip hoş görmek gerektiğine inanıyorum..
Ama dinler yalan...
Tamam, yalan diyelim ama insan doğduğu coğrafyada demokrasi, sosyalizm, evrensel değerler vardı da insanlar seçmedi?
Tv, gazete, dergi, bilgisayar vardı da insanlar kullanmadı?
Peki siz o dönemde olmuş olsa idiniz çok mu aydın olurdunuz? Bugünkü savunduğunuz değerleri savunur, bugünkü gibi üretken olabilr miydiniz?
Hiç sanmıyorum.
Sizler de, bizler de bir lider için canımızı verir hatta tapardık.
Daha da ötesi ota taşa toprağa güneşe bile tanrı diye eğilirdik.
Doğa gelişe gelişe geliyor.
Vahşetten medeniyete..
Birilerini değiştirmek istiyorsanız onu önce sevmeniz gerekir.
Onunla yan yana birlikte yürümeniz gerekir.
Ona değer verip saygı göstermeniz gerekir.
Fikirlerimiz, düşüncelerimiz farklı da olsa ortak noktada buluşmayı denememiz lazım.
Sonra en önemlisi de onlardan bir farkınız olduğunu düşünüyorsanız onlar gibi yarıştırıcı, aşağılayıcı olmamanız lazım.
O çok eleştirdiğiniz baskıcı düşüncenin dinsiz versiyonunu uygulamamak lazım.
Hakaret etmeden aşağılamadan bildiğimiz doğruları söyleyeceğiz. Ama bunu da unutmayalım ki anamız, bacımız, kardeşimiz ya da tüm atalarımız onlar.
Ben yanlışları söyleyip haykıracağım ama her defasında onları çok sevdiği mi de belirteceğim. Başka çare yok gibi. Sevmeden değiştiremezsiniz.
Ve şimdi de...
MÜSLÜMAN KARDEŞLERİME!
Geçen Ateist, Deist, Agnostik başlıklı bir yazı yazmıştım.
Müslümanlara, inananlara hitaben yazacağımı söylemiştim.
Kısmet bu güne imiş.
Hemen konuya gireyim.
Şimdi dindar olmayan herkes dini ve dindeki yanlışları söyler, söylemeli de. Hatta bunu inanan biri de söylemeli.
Eğer yanlışlar, yanılgılar ortaya konmazsa binlerce yıldır süre gelen yalan yanlışlar bir ömür sürer gider.
Yok bu bizim dinimiz kimse eleştiremez demeye hiç mi hiç hakkınız yok.
Neden mi?
Çünkü bu miras tüm insanlığın yani biz anamızdan doğduğumuzda bu mirası, kültürü inancı kucağımız da buluyoruz.
Yani bu din ne kadar senin ise o kadar da bizim.
Siz inananların yaratıcısı inanmayanların da yaratıcısı aynı zamanda.
Seni yaratan diğerini de yarattı.
Eğer seni diğerlerini dışlaman, aşağılaman düşman gibi görmen ve gerekirse onları ortadan kaldırman için yarattı ise o zaman yaratıcını gözden geçirmelisin bence.
Çünkü senin yaratıcıya verdiğin bu misyon görev emin ol ona yakışmıyor.
Sonra ötekileştirerek dışlayarak düşman görerek hangi birini kazandın söyleyebilir misin?
Bu davranışın seni itici çekilmez sığ gösterdiği gibi bağlı bulunduğun dini de ilkel gösteriyor.
İnsanlar artık düşünüyor, okuyor, araştırıyor; kapalı bir toplum yok, herkes çok kolay şekilde bilgiye ulaşabiliyor.
İnsanlar senin dinindeki güzelliği senin karakterinde görmek istiyor.
Sende o güzelliği görmediği sürece ne dersen havada kalır.
Bir farkını, olumlu bir yönünü, özel insan olduğunu anlatmak istiyorsan inadına empati, inadına hoşgörü, inadına tahammül göstermen gerekir.
Ama sen ne yapıyorsun Allah, din, Kuran, peygamber adına ve onları kullanarak senin gibi olmayan tüm insanları dışlıyorsun.
Adamda haklı olarak sorar, hakikaten inandığın din bu mu, bunları senin tanrın mı istiyor, diye.
Bu yazı çok su alır, gider eksikleri biraz yorumlara bırakalım.
Son diyeceğim insanların cehenneme girme hakları da var; bırakın girsin özgürce, siz hep iyi davranın.
Biri dininize yaratıcınıza hakaret mi, etti; bırakın yaratıcınız cezalandırsın, siz ondan daha güçlü değilsiniz ki!
Yoksa yaratıcınıza güvenmiyor musunuz ?
Kendi varlığını, kendi yarattığı basit insanlara bağlayan biri benim yaratıcım olamaz.
Evet o her şeyin sahibi buna kabul; ama birilerinin ürettiği yaratıcıyı biraz sorgulayın.
Sonrasında gerçeğini bulacaksınız.
Ona kul köle değil gerçek dost olacaksınız, onunla yatıp onunla kalkacaksınız.
Dostluğunuz baki olur.
Ve en önemlisi de dostlar bir birine yanlış yapmaz...