• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/tabusalcom?ref=hl
  • https://twitter.com/tabusal
Bronz Çağında Borcun Affedilmesi

"kaynak site: dünyadan çeviri"


Michael Hudson
Çeviren: S. Erdem Türközü

İÖ üçüncü binyılda faiz getiren ticari ve tarımsal borçlar uygarlığın iktisadi yapısına dahil edilmeye başlandığında, buna köleleri özgürleştiren ve borçlulara alacaklıların el koyduğu ürün ve topraklar üzerindeki haklarını iade eden yeni bir başlangıç eşlik etti. İÖ ikinci binyılda Babil’de bu kraliyet “düzen restorasyonları”, aile üyeleri köleleştirilen ya da topraklarını alacaklılara kaptıran borçluları kurtaran geleneksel ilanlar haline geldi.

 

Antropologlar, Tunç Çağı’ndaki yükselişin nasıl yönetilmiş olabileceğine dair fikir edinmek için varlığını sürdüren kabile yerleşim bölgelerine baktı. Ama günümüz dünyasında hiçbir kabile topluluğu, Mezopotamya’nın ticari yükselişi sırasında sahip olduğu ve modern düşünce tarzına yabancı birçok şekilde gerçekleşen dışa dönük dinamiklere sahip değil. Belgeler, çoğu modern gözlemcinin ilksel ve evrensel olduğunu varsaydığı ilkelerden farklı ilkelerle işleyen bir yaklaşımı betimler.

Kraliyet Yeni Başlangıçlarını Gerekli Kılan Tunç Çağı Borcunun Karakteri

Faizli borcun dinamikleri, kabile içi armağan alışverişi ve ilgili karşılıklılık yükümlülüklerinden farklıdır. Parasal kredi düzenlemeleri belirli bir faiz oranı taşır ve ödeme tarihi açık uçlu bırakılmak yerine önceden belirlenir. Bu da borçların yazılı olarak kaydedilmesini ve resmi olarak tanıklık edilmesini gerektirir. Alacaklılar, borcun ödenmemesi halinde borçlunun köleleştirilmesine ya da toprak üzerindeki haklarının kaybına yol açacak haciz tedbirleri alabilir.

İÖ üçüncü binyılda Sümer’de bulunan uygarlığın en eski yazılı kayıtları, uygarlığın “başlangıçtaki” paraya dayalı borç ilişkilerine dair en iyi kanıtları sunar. Her biri kendi belirlenmiş parasal metasıyla ilişkilendirilen iki borç kategorisi söz konusuydu. Tacirler ve girişimci yöneticiler tarafından borçlanılan ticari yükümlülükler, özellikle de dış ticaretle ilgili olanlar gümüş cinsinden bağlandı. Tarım ekonomisi, ortak bir ölçü oluşturmak amacıyla gümüş şekele eşit bir değer bağlanan arpa birimleri cinsinden kredilerle işledi.

Para Kredileri ve Uzun Mesafeli Ticaret

Kâtiplik eğitimi alıştırmalarında betimlenen borç para verme kurallarına neredeyse sadece ticari alanda, özellikle de uzun mesafeli ticaretle bağlantılı olarak rastlanır. Bu borçlar beş yıl içinde anaparayı ikiye katlayan, yıllık yüzde 20 faiz oranına eşdeğer gümüşe bağlanmıştı. Normal koşullar altında tacirler alacaklılarına bu oranı ödeyebiliyor ve kendilerine bir kâr ayırabiliyordu. Borç verenler, aslında bir öz sermaye konumu alarak, ticari riski paylaştı. Kervanlar soyulursa ya da tacirin hatası olmaksızın gemiler ve yükleri denizde kaybolursa, borç hükümsüzdü. Bu tür ticari borçların ödenmesinin kraliyet müdahalesi gerektiren sorunlara yol açtığına dair hiçbir gösterge yoktur.

Faizli borç başlangıçta ticari alanda ortaya çıktı, büyük kamu kurumları tarafından girişimci alıcılara varlık avansları şeklinde verilerek ticaret ve toprak yönetiminde ekonomik kazanç elde etmeleri sağlandı. Ama tüm kadim dönem boyunca ekonominin mali ve toplumsal dengesini bozan en sorunlu borçlar tarımsal alandaydı. Bununla birlikte, ortakçılara ve diğer ekicilere faiz uygulamanın asıl amacı, onları köleleştirmek ya da kendi geçimlerini sağladıkları topraklarından etmek olamaz. Tarım ekonomisinin işleyebilmesi için onların emeğine gerekliydi.

Tarımsal Borçlar ve Toprak Kiralama Anlaşmaları

Kırsal tefecilik ve bunun sonucunda toprak üzerinde hakların yaygın bir şekilde yitirilmesi, tapınaklar ve saraylar tarafından ortakçılara (ya da onların yönetici aracılarına) toprak, hayvan ve alet avansları verilmesinden kaynaklanmış gibi görünür. Ortakçılık arazisi ve tarımsal girdiler, (iyimser bir tahminle) tahmin edilen normal ürün veriminin üçte biri kadar bir kira karşılığında verildi. Bu kira ve hasat zamanında ödenmeyen diğer tarımsal yükümlülükler için faiz uygulandı. Devreden bu borçlara uygulanan faiz oranı, ortakçılık kira oranıyla aynıydı: üçte bir. Rahiplik toplumsal hizmetleri gibi diğer gereksinimler için ödenmemiş yiyecek ya da kredi borçları için bile, alacaklılar için ortakçılık kira getirisini yansıtacak şekilde, borçlu olunan miktarın üçte biri oranında faiz uygulandı.

Beklenen mahsul ödemelerinin yapılmasını engelleyen mahsul kıtlığı riskinin her zaman mevcut olduğu düşünüldüğünde, tarımsal yükümlülüklere ilişkin borç gecikmesi nadir olmalıdır. Araştırmacılar Alfonso Archi[2] ve Piotr Steinkeller[3], arpa cinsinden tarımsal faiz oranlarının İÖ üçüncü binyılın ortalarından itibaren görüldüğünü ortaya koyar. Yetkililer, saray ve tapınak tahsildarları ve tacirler, büyük kurumlara ödenmemiş ücretler için borçlu olan ekicilere faizli borçlar vermek için, genellikle kendi adına edimde bulundu.

 

Böylece kırsal tefecilik, hali vakti yerinde “büyük adam”ların saray ve tapınaklara olan borçlarını tahsil etmeleri ve aynı zamanda zor durumdaki çiftçilere yiyecek ve diğer gereksinim maddelerini ödünç vermeleriyle ortaya çıktı. Ama tarımsal faizli borçlar, özellikle de muhtaç borçlulardan alınan tefecilik, her zaman toplumsal olarak adil olmadığı gerekçesiyle kınandı. Bu nedenle, bu tür borçlandırmaların ilk aşamada nasıl ortaya çıktığı sorusu belirir.

Arpa borcunun çok az türü gerçek para borcunu içerdi. Çoğunlukla “borç belgeleri” olarak adlandırılan belgeler daha çok “borç kayıtları” ya da basitçe “borç senetleri” olarak adlandırılmalıdır. Borcun gümüşe bağlandığı ticari alanda bile, tapınak ve saray atölyelerinin ticaret için tacirlere emanet ettiği kumaşlar ve diğer el sanatları borç olarak kaydedildi. Ve sözleşmeye dayalı bir iş yapılacağı zaman, müşteriler zanaatkârlara bitmiş bir ürün haline getirmeleri için malzeme verdiğinde, onlara yükümlülük tabletleri verildi.

Temel sözleşme formülleri İÖ üçüncü binyılın sonunda iyice kurumsallaştı. Borç tabletleri borçlanılan meblağı, vade tarihini ve şahitlerin adlarını uygun mühürlerle birlikte belirtir. Ek hükümler arasında rehinler, kefil olan kişilerin garantileri ve uygulanacak faiz oranı (genellikle sadece borcun zamanında ödenmemesi halinde tahakkuk edecek) yer alabilirdi. Bazı belgelere, borcun neden tesis edildiğini belirten bir başlık verildi.

Tarımsal borçlar çoğunlukla kamu kurumları tarafından aracılara verilen ve daha sonra ortakçılara kiralanan araziler üzerindeki kira sözleşmelerinden kaynaklandı. Yakın Doğu araştırmacısı Johannes Renger, Ur III’te (İÖ 2111-2004) toprak ve atölyelerin doğrudan saray görevlileri tarafından yönetilmesine rağmen Eski Babil döneminde (İÖ 2000-1600) sarayın tarlalarının ve hurma bahçelerinin, koyun sürülerinin, tuğla yapım atölyelerinin ve diğer el sanatlarının yönetimini Palastgeschäfte, “kraliyet işletmeleri” olarak “girişimcilere” devrettiğini betimler.[4] Bu yöneticiler, sarayla yaptıkları sözleşmede öngörülen miktarın üzerinde ve ötesinde üretebildikleri ya da toplayabildikleri her şeyi tutma hakkına sahip olmasına rağmen topladıkları meblağlar yetersiz kalırsa, borçları borç olarak kaydedilir ve aradaki farkı kendi kaynaklarından ödemek zorunda kalırlardı.

Çiftçilerin bu tür borç gecikmeleri için ödeyecekleri faiz oranı, yukarıda betimlendiği üzere, üçte birdi ve bu oran ortakçılık arazisi avansları için uygulanan oranla aynıydı. Çiftçilerden, yiyecek ya da bira satın almaları ya da acil gereksinimlerini karşılamaları için verilen avansların ödenmemiş borçları için de bu üçte bir faiz oranı tahsil edildi. Sahip oldukları varlıklarla ödeme yapabilecek durumda değillerse, borçlarını kendi ya da aile üyelerinin (kızları, oğulları, eşleri ya da ev köleleri) emeğiyle kapatmak ve nihayetinde toprak üzerindeki haklarını rehin vermek zorunda kaldılar.

Tarımsal Borç Toprak Mülkiyetini Nasıl Dönüştürdü?

Arpa borçları, hasatla birlikte vadesi gelen ve ürün döngüsünü yansıtan yıllık bir karaktere sahipti. Bu tür borçların tahakkuku, çiftçilerin hasadından ödeme yapma kabiliyetindeki paralel bir büyümeyi yansıtmadı. Alacaklılar hasat zamanında, faizleri emek hizmeti şeklinde ödenen borçlar vererek iş elde etti çünkü bu dönemde kiralık emek genellikle mevcut değildi.

Borçlular, emeklerinin yanı sıra aile üyelerini ve ardından da toprak üzerindeki haklarını rehin vermek zorundaydı. Kendi geçimini sağlayan topraklar geleneksel olarak aile içinde bir kuşaktan diğerine aktarılır, aile ya da mahalle dışında serbestçe kullanılamazdı. Aileler küçüldüğünde ve ekim haklarını uzaktaki akrabalarına ya da komşularına devrettiğinde toprak devirleri gerçekleşti. Ama İÖ 2000’den sonra geçimlik topraklar, ürün intifa haklarından başlayarak rehin verildi ve yabancılara bırakıldı.

Borçlu aileler başlangıçta ürün haklarını kaybettikten sonra toprakta kaldıysa da yeni mülk sahipleri hurma gibi daha az emek gerektiren nakit ürünlere yönelince topraktan çıkmaya zorlandılar. Borçlular İÖ ikinci binyılın ortalarından sonra genellikle evsiz çetelerin ya da paralı askerlerin üyeleri haline geldi. Status quo ante’yi[önceki statükoyu] yeniden tesis eden kraliyet fermanlarıyla asıl sahiplerine iade edilmesi yoluyla ürün ve toprak üzerindeki hakları sadece geçici olarak kaybedilmesi yerine, İÖ birinci binyılda, özellikle Batı’daki Yunanistan ve İtalya’da bu tür hak kayıpları geri döndürülemez hale geldi.

 

Kırsal Borçların İptal Edilmesi ve Toprak Bedellerinin Geri Alınmasının Mantığı

Yükümlülüklerin yerine getirilememesi, antik çağ boyunca tarımsal yaşamın maruz kaldığı risklerin doğasında vardı: kuraklık, sel, istila ya da askeri kesintilerle sınırlanan bir hastalık salgını. Yöneticilerin karşılaştığı sorun, borçların, borç batağındaki ülkeleri yabancılar tarafından yenilgiye uğratılmaya mahkûm ederek, topluluğun corvée [angarya] emeğine ve savaş gücüne el koyma tehdidi oluşturacak kadar artmasını nasıl önleyecekleriydi. Bu tür bir el koyma, borç batağındaki ülkeleri yabancılar tarafından yenilgiye uğratılmaya mahkûm ederdi. Borçlu kırsal yurttaşlar geleneksel çizgide hayatta kalacaksa, öncelik alacaklılara verilemezdi.

Mezopotamyalı yöneticiler kırsal borç sorununa faizi tamamen yasaklayarak değil, arpa borçlarını iptal ederek karşı çıktı. Kendi kendini geçindirme araçlarını yeniden tesis etmek için yöneticiler “adaleti ilan eden”, iktisadî düzeni ve “doğruluğu” emreden fermanlar yayınladı. Bu fermanlar, Sümer’de Lagaş hükümdarları Enmetena’nın İÖ 2400’lerde ve Urukagina’nın İÖ 2350’lerde göreve gelmesiyle başlayarak, neredeyse faizli borçların kanıtlandığı kadar eskiye dayanır. Ticari borçların tacirin kusuru olmaksızın malın kaybolması halinde affedilmesi gibi, Hammurabi’nin kanunları da (§48)[5] fırtına tanrısı Adad’ın tarlalarını sular altında bırakması ve ürünün kaybolması halinde ekicilerin mahsul borçlarını ödemek zorunda kalmayacaklarını öngördü. Burada geçerli olan ilke, borçluların “tanrının eylemlerinden” sorumlu tutularak iktisadî özgürlüklerini kaybetmemeleriydi. Arpa borçlarının çoğu saraya ya da kraliyet görevlilerine olduğu için, yöneticilerin bunları iptal etmesi kolaydı. Memurların ve tacirlerin borçluların ürünlerini ve emeğini ellerinde tutmalarına izin vermek, hükümdarları geleneksel kraliyet harçlarını ve toprak kiralarını kendileri için toplamanın yanı sıra corvée emeği ve askeri hizmet elde etme yeteneklerinden mahrum bırakırdı.

Faizli borç dinamiklerinin, “piyasa güçleri”nin engellenmeden ilerlemesine izin vererek kendi kendini dengeleyebileceğine dair modernist bir düşünce yoktu. Adam Smith’in deist tanrısının[6] dünyayı saat gibi işleyecek şekilde tasarladığı, kralların müdahalesine ya da rahiplerin yaptırımlarına gerek kalmadan denge ve denetleme mekanizmalarının otomatik olarak dengeyi koruduğu düşüncesi yoktu. Zenginler bile modern serbest piyasa köktenciliğinin, o zamana kadar özgür olan aileleri esarete düşürerek, toplumun servetinin ve gelirinin en zengin ve en saldırgan bir biçimde kendine hizmet eden bireylerin eline geçmesine izin vererek azamileştirileceğini savunan ideolojisini dile getirmedi.

Kaynak metin: https://braveneweurope.com/michael-hudson-debt-forgiveness-in-the-bronze-age


[1] Michael Hudson ABD’li bir iktisatçı, Missouri-Kansas City Üniversitesi’nde iktisat bölümünde öğretim üyesi ve Bard College Levy İktisat Enstitüsü’nde araştırmacı. Kendisi eski bir Wall Street analisti, siyasi danışman, yorumcu ve gazeteci.

[2] https://www.degruyter.com/document/doi/10.1515/9781614517887-019/html?lang=en

[3] https://www.jstor.org/stable/3631992

[4] https://www.jstor.org/stable/43076166

[5] https://avalon.law.yale.edu/ancient/hamframe.asp

[6] https://michael-hudson.com/2004/01/the-mathematical-economics-of-compound-rates-of-interest-a-four-thousand-year-overview-part-i/#:~:text=deist

  
10 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın