Aziz, Dahi, Deli IŞIK BARIŞ FİDANER | Bu yazının alıntılandığı siteye gitmek için tıklayın Renata Salecl Bilmezlik Tutkusu kitabında taslama sendromundan (imposter syndrome) söz ederken Helene Deutsch’un konuyla ilgili makalesinden yararlanır. Deutsch her normal bireyin olmak istediği şekli yansıtan ideal bir ego inşa ederek az ya da çok taslama (imposture) yaptığını belirtirken bu yaygın duruma çok ilginç bir istisna koyar:
Deutsch’a göre azizler, dahiler ve psikotiklerde yansıtılan idealden uzak kalma durumu yoktur, o yüzden onlar taslama yapmazlar. Şimdi gelin bu üçlü istisnayı bir semptom gibi yorumlayalım. Öncelikle taslamanın egemen modelinin “Bilen Adam”lık (bildiği varsayılan özne) olduğunu belirtmeliyiz [1]. “Bilen Adam”lık rolü tamamlık taslamadır, imgeler yoluyla (mesela sosyal medyada) ideal ego sunumuyla yapılan tamlık taslamadan farklıdır ve ondan daha baskındır [2]. Bilen Adam’ın “erdemli” sayılması, bilenle bilmeyeni ayırt edecek özel bir bilgiye sahip olduğunun varsayılması ile ilgilidir [3]. Egemen fetişlere yaslanarak gerçekleşen simgesel yetkilenme, Bilen Adamlık taslanmasına dayanır, bu yüzden genel yetkilenme krizi ‘erkeklik krizi’ biçimine bürünür [4]. Taslamaya dayanan ‘normal’ simgesel yetkilenmenin alternatifi ise semptomlara dayanan gerçek yetkilenmedir [5]. Bu da bizi Deutsch’un üçlü istisnasına geri getiriyor. Aziz, dahi, psikotik üçlüsü kabaca şöyle yorumlanabilir: Aziz doğrudan Tanrı’dan yetki alarak hareket ettiği için taslama yapmıyordur; dahi doğrudan Doğa’dan yetki alarak hareket ettiği için taslama yapmıyordur (dehası onun doğasında veya genlerindedir); psikotik ise doğrudan hezeyanlarından (geçersiz de olsa) yetki alarak hareket ettiği için taslama yapmıyordur. Tanrı veya Doğa’nın bu gibi özellikler bahşetmediği biz ‘normal’ ölümlüler ise toplumun gözüne girmek için ideal egolar inşa ederek taslama yapmak zorunda kalırız. Burada aziz ile deli (psikotik) arasındaki benzerliğe dikkat çekmek istiyorum [6]: İkisi de farklı sebeplerle toplumsal bağın dışına düşmüştür. Lacan psikanalist olmayı aziz olmaya benzetmişti. Slavoj Žižek anlatıyor:
Burada artık Tanrı’dan yetki alan bir azizden söz edilmiyor. Azizin gülmesi arzunun sebebine (objet a) hakim olmasıyla ilgilidir. “Mizahla kapitalist söylemin dışına doğru yol yapmak” ifadesi Gezi’yi düşündürüyor. Gezi Direnişi taslamayı kıran büyük bir olaydı, simgesel yetkilenmeyi kıran gerçek bir yetkilenmeydi. Ama aynı azizin gülmesi gibi sadece “bağzıları” için gerçekleşmesi nedeniyle ilerleme olamadı. Azizin sistem dışılığı aynı zamanda onu atıksı bir konuma sokar, Gezi’nin mizahı da siyasal alanda yenilerek atıksı bir konuma sürüklendi. Son olarak, aziz ile deliyi karşılaştırmak için Lacan’ın şu sözlerini hatırlayalım:
.
Notlar: [1] Ya da “Bilen Ağabey”lik, bkz “En Distopik Romanımız Böyle Olsun!” Işık Barış Fidaner, Zeynep Nur Ayanoğlu [2] Bkz “İmgesel Yabancılaşma (Tamlık Taslama) ile Simgesel Yabancılaşma (Tamamlık Taslama)” [3] Bkz “Virtue, Erdem, Görce” [4] Bkz “‘Erkeklik Krizi’ Genel Yetkilenme Krizinin Tezahürüdür” [5] Bkz “Fetişlerin Simgesel Yetkilenmesi ile Semptomların Gerçek Yetkilenmesi” [6] Dahinin aziz ve deliye benzeyip benzemediği konusuna girmeyeceğim. Žižek azizin bir başka versiyonu olan havari figürünü dahi figürüne tercih ettiğini belirtir, bkz “Greta Thunberg bir dahi değil – o bir havari” Slavoj Žižek Bu yazının konusunu düşünmeme yardım eden Zeynep Nur Ayanoğlu’na teşekkürler. |
820 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |