Dua Müslümanlığı Abdullah Reha Nazlı
İnternette bir ateist “müslüman”ların da olduğu bir grupta şöyle bir şey yazıyor; “Hani sen ayet yazamazsın diyordunuz, alın yazdım.” Ve bir ayet yazıyor. Bizim müslümanlar diyorlar ki; olmamış, yazamamışsın, hiç etkilenmedik. Ve ateist cevaplıyor; bu paylaştığım Mülk suresinin ayeti idi. Müslümanların kendi dininden haberdar olmaması büyük eğlence konusu. İster inanın ister inanmayın, Türkiye’de en çok takipçisi olan ve milyonlarca kişi tarafından takip edilen “Allah’ı seven 999.999 kişi arıyoruz”, “Kuran-ı Kerim”, “Muhammed’e aşık oldum” gibi sayfaların yöneticileri atesit. Dine soğuk herkesi ateist zannettiğim için söylemiyorum bunu; gerçekten bilgim olduğu için, bunların konuşulduğu gruplarda bulunduğum için söylüyorum. Facebook’un ilk günlerinde böyle gruplar kuran birilerine rastlamıştım. Sonradan sayfa oldular. O günlerde o sayfaya yorum yapanlara, kandırılanlara mesaj atıyor ve “bu sayfada paylaşılanlara inanmayın, sayfa yöneticisi müslüman bile değil” diyorduk. İğne ile kuyu kazıyoruk. Bu sayalardaki yıllardır süren paylaşımlardan sayfanın İslam’la alakası olmadığının anlaşılamaması, başlı başına vahim bir olay. Bu sayfaları beğenen arkadaş sayılarımız hepimizin artıyor. Böyle gruplar ve sayfalar kasıtlı olarak çelişkili şeyler paylaşıp iki görüşü de İslam’a mal ediyor ve müslümanları tuzağa düşürüyor. Dinimizde olmayan ritüellerle insanları besliyor. Saçma sapan görseller ve İslam’ın tam tersi fikirlerle duygu yoğunluğu yaşatıp yorumlardaki tartışmaları gülerek izliyorlar. Allah’ın kendisi dışında herkese yasak ettiği “din koyma” yetkisini üzerlerine alıp “şu kadar kere şu duayı okursanız şu olur” gibi şeyler yazıp internette viral etkiler oluşturuyorlar. Özel gün ve gecelerde hurafeler ve uydurma rivayetler paylaşıp çok eğleniyorlar. Ve; Allah’ın ayetlerinin tam tersini yazıp paylaşıyorlar, müslümanlara amin dedirttiriyorlar. Evet, Allah şöyle diyor;
Ve sayfa yöneticileri bunu tersine çevirip “Bizi korku, açlık, yoksullukla imtihan etme Allah’ım” yazıyorlar. Ve üzücü tablo; onbinlerce paylaşım… Bu; sadece bir örnek. Kur’an diyor ki;
Dine soğuk bir toplum değiliz aslında ama din zannedilen şeyler çok vahim. İmanı kalp ile teslimiyet zannediyorlar ve korkuyorlar. İman ağızdan çıkan sözle kaybolur diye düşünüyor, ama kafasındaki düşünceleri dilediğince özgür bırakıyor. Onun için ne düşündüğünden veya düşünmediğinden daha çok ne söylediği önemli. Yani bu mantıkla bir ateist, diliyle bir kez Kelime-i Şehadet getirse ve ömür boyu hiç konuşmasa cennete gider gibi bir inanç var. Oysa Allah’ın önemsediği iman; akılla ilgilidir. Hep akılla Allah’a varabileceğimiz “ayetler” bize gösterilir. Dua konusu böyle bir konu. Dinin en önemli konularından birisi.
Hal böyle olunca sınırsız dilek hakkımız var zannededuralım. Hani Allah’ın kudreti sonsuz ya, dilediğini yapar mantığı gelişmiş. Allah’ın her şeyi ilkeye, yasaya bağladığını, bu ilkelerin dışına kendisinin de çıkmadığını Kur’an’dan öğreniriz. İnsan eline güç geçince nasıl kullanırsa (haşa) Allah’ın da gücünü aynı şekilde kullanacağını düşünüyor. Allah’ın hangi çizgileri çizdiğine bakmadan, bize neler yapacağımızı söylediğini düşünmeden sınırsız güçten kendine pay düşürmeye çalışıyor. “Allah nasip ettirmeyeceği şeyi hayal ettirmez.”. İnternetin en tehlikeli uydurmalarından biri. Haşa, Allah’a görev yüklüyor. Bu inanışa sahip biri hiç mi düşünmez yoksa istediği şeyi çok mu çaresizce istiyor anlayamıyorum. Allah bizim ne dileyeceğimize karışmaz zira kendi aklımızı kontrol etmemiz imtihanımızın bir parçasıdır. Bakın Allah bu konuda açık açık ne cevap veriyor;
“Birini Allah’tan isteyin, kalpler O’nun elindedir.”. Haşa, Allah’ı kendi duygusal bunalımlarının çözümü olarak kullanacak kadar düşmek. Allah Kur’an’daki o kadar önemli gündemleri bovşermeni hoş görüp bir de dünyalık bir isteğe Allah’tan, dininden ve diğer her şeyden önem vermene yardım edecek sanıyorsa insan çok yanılıyordur. Allah sapmayı dileyeni saptıracağını söylüyor, imtihana müdahale etmiyor. Üstelik; sen birini istiyorsun, Allah onun aklını sana çeviriyor diyelim, o kişinin suçu ne? Ne kabahat işledi de hayatını sürdürecekken kafası bulandırıldı ve sana kaydırıldı? Herkesi kendin gibi fikri boş, amacı yok, imtihanı uçuruma gider halde mi sanıyor insanlar? Allah, bu ulvi sanılan “aşk” duygularının yolunu pek çok ayetle kapatmıştır. Bunlara müslümanlar uyuyor olsa ne kendilerini komik duruma düşürürler, ne de böyle acı çekerler.
Sizce tüm dünya bakışlarını yere indirse aşık olma diye bir şey kalır mıydı? Ama bu fıtratta var diyorsanız; sarhoş olmak da fıtratta vardır; ama içki içince. Peki ya herkes öbür dünyada alacaklarını bu dünyadan daha çok hayal etseydi? Ve herkes herkesi eş olarak kabul edebilecek hoşgörüye sahip olsaydı (ümit ettiği şeyleri öbür dünyaya bıraksaydı) bu dünya çok daha güzel olmaz mıydı? Diyor ki, mal mülk araba vs. istiyorum. İste kardeşim, iste… Ama dinin ana gündemini kaçırdığını bil. Allah zenginlik isteyene dünyada istediğini vereceğini ama ahirette hiçbir nasibi olmayacağını söylüyor. Ve Alalh inanılmaz bir şey daha söylüyor; eğer herkesin Allah’ın dininden kaçması riski olmasa dünyada müslümanlara hiçbir zenginlik verilmeyeceği. Tüm zenginliğin Allah’a ortak koşan, Allah’ı inkar eden kişilere verileceği…
Hayırlısını istemek de çok zordur. İnsan kendi bakış açısından iyi olacağını sandığı şeyi ister durur. Oysa;
Sen dünya zenginliği istiyor duruyorsun, duan kabul olacak ama karşılığında ne kaybedeceğini müslüman iyi düşünmeli… Ömrü dine savaşla, müslümanları aşağılamakla geçmiş kişi ölüyor. Sırf onun da üyesi olduğu bir kulübe sempatisinden ötürü “Allah rahmet eylesin” diyenler çıkıyor. Ya da falanca alim öbür dünyada kendisinin sohbetini bir kez dinleyenlere dua edip cehennemden kurtaracakmış. Ne kadar da yanlış inanışlar… Herkesin hesabına sadece Allah karar verecektir. Allah peygamberini dahi bu konuda uyarır.
Demek ki, dilediğimiz konuda dua etmekte özgür değiliz. Peygamberler dahi özgür değildi. Mesela bir hikaye anlatılır. Allah peygamberimize sormuş ve demiş ki, şu inkarcı kasabayı etrafındaki iki dağı birleştirerek helak etmemi ister misin, peygamberimiz ise hayır demiş. İşte bunlar hep Hristiyanlıktan dinimize geçme anlayışlar. Hristiyanlar Tanrı’yı kızgın bir baba olarak görürler, o cezalandırmak istemektedir, Hz.İsa’yı da insanları onun elinden kurtaran kurtarıcı olarak görürler, o da şefkatlidir. Oysa Allah; merhametin tek kaynağıdır. İnsanlarda merhamet varsa bu Allah’tan kaynaklıdır. Peygamberimiz alemlere rahmet olarak gönderilmiştir. Onca ismi arasından Allah, kitabına başlangıç olarak esirgeyen ve bağışlayan olduğunu söyleyerek giriş yapar. Yukardaki hikayeyi bir düşünün, bir de şu ayete bir bakın;
Ve daha onlarca ayet var. Gördüğünüz gibi asıl Allah, peygamberimize sabırlı ve sakin olmasını söylüyor. Allah mühlet tanıyor. Kur’an’ın da dediği gibi; Allah’ın rahmeti gazabına üstün geliyor. Bu arada sadece sıkıntı anında yapılan duanın kabul olmayacağını ya da değersiz olduğunu düşünmek için onlarca ayet var;
Bu arada bir kandil gecesi bir şey izledim, şok oldum. Kur’an’da gerçek müslümanın özelliklerinden biri olarak “dünyada iken Allah’a kavuşmayı istemek” geçer. Dünya, gerçek müslümanı sıkar, ölünce ferahlar. Ama televizyondaki “hoca” cemattine “Bu gece bütün sene ölecekler belli oluyor, bu sene ölmemek için şu duayı okuyun” diyordu. Allah’a kavuşma istemeyi bırakalım, ölmekten kaçabileceğini sanan müslümanlar var.
Bir de Allah’tan başkasını aracı yaparak dua etmek var ki Kur’an’a göre dinden çıkmak demektir. Mekkeli müşrikleri “puta tapıyorlar” olarak bildiğimiz için, onların da aslında Allah’a inandığını, Allah’ın kıymet verdiği veya verdiğini düşündüğü kişilerin heykellerini, kabirlerini, sembollerini Allah’tan bir şey istemeye aracı haline getirdiklerini bilmiyoruz. Tüm peygamberler aracıları kaldırmak için gönderilmiştir.
Ama dua edebildiğimiz alanlar yine de çok geniş. Allah ne yapmamız gerektiğiniz de nasıl dua etmemiz gerektiğini de söylüyor. Allah’ın dediğini tam yaptıktan sonra dua etmenin tadı hiçbir şeyde yok. Dua, Kur’an’la birebir örtüşen güzel bir görüşe göre yapılabilecek her şeyi yaptığını söylemek için Allah’a ellerini göstermektir, aslında dua “ben elimden geleni yaptım, yapamayacağım kısmı senin dileğine bırakıyorum Allah’ım” demektir. Duanın adabını elbet Kur’an’dan öğrenmek gerekir. Oysa insanımız, bu kadar güzel bir dua duygusundan habersizce; sürekli başkalarının dualarına amin deyip cevap gelmeyecek bir dilekçe yazmış da hayal kırıklığına uğramayı bekler gibiler…
|
1862 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |