• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/tabusalcom?ref=hl
  • https://twitter.com/tabusal
İktidar Piramidi

Mehmet EFE

Ak Parti adlı piramit...

“Bir hesaba göre, insan DNAsının aşağı yukarı üçte bir ila yarısı
parazitlerden oluşmaktadır. Genlerimizin bir parçası olan bu parazitler
son derece çeşitli ve inanılmaz başarılıdır.”
— Carl Zimmer
‘The Power of Parasites (‘Parazitlerin Gücü)’ başlıklı,
Columbia Üniversitesi konferansından.

Ak Parti bizimdir. Bizdendir. Bünyemizin ürünüdür. Kendi canavarımızdır.

Hepimizin yüksek sesle söylemesi gerekiyor artık Mamoste. Ak Parti artık baskın karakteristiği ahlaksızlık, dejenerasyon, ifsad ve nifak olan devasa bir piramit düzeninin adıdır. Beyazlar giyen kara bir piramit. Bizim selametimiz diye kodladığı kendi selameti için kanımızı akıtmaya tereddüt etmeyecek bir piramit. Zalim bir piramit.

Arsızlık kültürü üreten bir sürgit devinim organizması; merdivenlerine varan herkesi içinden geldiği bünyeye karşı mülevves bir otoimmün hastalığına çeviren bir piramit. Merdivenlerini çıkan herkesi, bir aşağıdakini hurdahaş etmeye zorlayan bir piramit.

Halka ve hakka ait olması gereken otoritenin, parti çevresinde yoğunlaşmış bir azınlığın kibirli tekeli haline geldiği, baskın karakteristiği fırsatçılık, ikiyüzlülük ve yağcılık olan ehliyetsiz bir küçük adamlar azınlığının hegemonyasını finanse eden, itirazsız kabul etmeyen herkesin yaşam hakkını zorlayan ve ülke bünyesinin dilini kullanarak bünyeyi sürekli kandıran bir oligarşi piramidi. Kendisinden başka hiçbir Müslüman kurumun ayakta kalmasına izin vermeyen bir piramit.

Sorgulayan, omurga sahibi, ahlaklı veya erdemli tutum, davranış ve kişilerin kızağa alındığı, dışlandığı, safdışı edildiği, kumpasa getirildiği, listelerin dışında bırakıldığı, aşağılandığı, hançerlendiği, ekmeğiyle baskı altında tutulduğu bir piramittir Ak Parti.

Ulufe medyasının manşetlere gömdüğü toplu istifaların, kendi bünyesinde bile halkın temayüllerinin sadece dönüştürülecek, değiştirilecek veya elimine edilecek tehditler olarak kodlandığının tezahürleri olduğu bir piramit.

Hemen hemen her kademesinde kindarlık, iftira, yalan, irtikap, başkasının emeğini sömürü, düzenbazlık, münafıklık ve arsızlığın egemen olduğu; fırsatçı su kurnazlarının, manda gölgesinde cüsse arayan kemirgenlerin, içlerindeki arzu hayvanlarını gemlemek yerine mahmuzlayan, yedikçe acıkan ve her yarıktan sızma kabiliyeti dışında hiçbir yeteneği olmayan komisyoncuların, taşeronların, midesi büyük ruhu küçük adamların, güçten başka hiç bir şeye gerçekten inanma kabiliyeti kalmamış himmet dilencilerinin, güce yaklaştıkça reisle kolkola resim çektirmenin büyük cihada dönüştüğü, devrimcilerin memurlaştırıldığı bir piramit.

Elde ettiği gücü kaybetmemek için sağlıklı her aklın kavramakta zorluk çekeceği refleksler üreten; kaygan, kıvrak, yapışkan, büyüye-duran organik bir piramit.

Kemalizm kanserinden kurtulmaya çalışan bir ülkenin mücadele dinamiklerinden doğup genetiği değişen bir antikor gibi; ülkenin tüm bünyesine sirayet etme kabiliyeti hayli yüksek, temas ettiği herşeyi ifsad eden ve her geçen gün kurtulması çok daha zorlaşacak yeni bir kanser olma yolunda hızla ilerliyen, yükselen bir piramit.

Kemalizm, gücü elinde bulunduran ama ülkenin bünyesine, genlerine bir türlü nüfuz edemeyen yabancı bir tümör gibiydi. Hiç bir zaman kendisini ülkenin doğal bir parçası gibi yutturmaya çalışmadı. Zorla değiştirmeye, dönüştürmeye çalıştı. Batılılaşmaya, çağdaşlaşmaya egemenliğinin garantisi olarak iman eden bir piramidin adıydı. Ve ona direnişin acılı dehlizlerinde doğdu bu yeni parazit; ülkenin kanından, mücadele genlerinden çıktı. Bir antikor olarak başladı yoluna ve güçle karşılaşınca, gücün tadını alınca bir parazite dönüşmeye başladı. Hayatında ilk kez şekerleme tadan aç bir çocuk gibi asıldı gücün memesine. İktidarın memesi öğretmeni oldu o çocuğun. Küçük zaferler verdi iktidar ona ve büyüyen pamuk şekerler. Sağlıksız büyüdü çocuk, sorumsuz, terbiyesiz. Söz dinlemiyor artık.

Bizden aldı izinlerini. Bizden aldı fetvasını. Acılarımızdan. Sabırsızlığımızdan. Komplekslerimizden. Korkularımızdan. Maslahattan aldı fetvalarını. Ve Cumhuriyetin tükettiği takatimizin tembelliğinden. Müslüman bir partiyi seçince, Müslüman olma sorumluluk ve ahlakını da delege etmek kolaycılığımızdan. Şimdi bu delege, efendimiz oluyor.

Bünyemizin tüm direniş mekanizmalarını, tüm antikorlarımızı ya absorbe ediyor, ya da birer birer yok ediyor. Klonlayıp duruyor ürettiği trolleri. Aritmetik büyüyor ürettiği yozlaşma. Filtresi kalmadı, freni yok. Ona, kendimize ve ülkemize yapabileceğimiz en büyük iyilik, çok geç olmadan bünyemizin dışına atmamızdır.

Irak’ın işgali sırasında, maslahat adına, reel politik adına sergilediği omurgasızlık yanına kar kalmasaydı, Suriye’de işlenen cürümlere ortak olmaya cesaret edebilir miydi?

1,5 milyar Müslümanı, ajanlar ve maşaları psikopatlardan oluşan, tamamı bir kaç binlik vahşet güruhlarının temsil ettirildiği bir dünyada, o maşalarla iş tutmayı derin strateji diye yutturmaya kalkabilir miydi?

Roboski katliamı yanına kar kalmasaydı, TÜM HALK için kullanma sözü ile ödünç aldığı halk iradesini; halkın Gezi tepkisini bölme, dışlama, yalan ve linç ile ifsad etmeye kurban edebilir miydi? 19 yaşındaki Ali İsmail Korkmaz’ın sokak ortasında linç edilerek katline pişkin pişkin sırıtabilir, 14 yaşındaki çocuğa terörist diyebilir, kuzusunu kaybeden anneyi yuhalatabilir miydi? Berkin Elvan gibi çocuklarımızın kıyımına yazılan ağıtlara, Burakcan Karamanoğlu adıyla saldıran parazitler nereden çıktı sanıyorsun Mamoste?

Başörtülü Bacım yalanları yanına kar kalmasaydı, Rize’li köylü kadınlar Jandarma coplarıyla dövülebilir miydi?

Cunta anayasasını herkese adalet ve halkın iradesinin tecellisi yönünde değiştirmeye gerçekten zorlansaydı, ihale kanununu dilediği gibi 164 kez değiştirebilir miydi? Haliç’e kazıklar dikemeseydi, Sulukule’yi yağmalayamasaydı, kimseye hesap vermek zorunda kalmadan dediğim dedik kamu projeleri yapamasaydı, tüm uyarılara kulak tıkayıp gününü kurtaracağını sandığı Kanal İstanbul gibi bir vahşete kalkışabilir miydi?

Üç-beş kuruş için, ilelebet ve kelimenin tüm anlamlarıyla gerçek bir SOYkırım’dan başka bir şey olmayan GDO’nun azında zarar yok diyebilir miydi? Gelecek bin yılımızın genlerini, Tanrı’yı oynayan kapitalist şirketlerin insafına ipotek etmeye imza atmaya elleri varır mıydı?

Davutpaşa’da iş cinayetlerinde katledilen işçilerin ailelerine sus payı teklif edemeseydi, Soma katliamına fıtrattandır diyebilmek aklına gelir miydi? “Abi Mahmut çıkamadı! Beni bırakın bekarım onu alın. Onun karısı hamile” diyen ve çıkamayan Mahmutlara ‘iks oldu’ diyebilir miydi?

Askerlerin yere mıhladığı vatandaşı şehvetle tekmeleyen danışmanları bağrına basmaya devam edebilir miydi?

Haşa, “Allahü Teala’nın bütün vasıflarını toplamış bir lider” diyebilen liste vekillerini, faize helal diyen düzenbaz din profesörü padişah soytarılarını ödüllendiremeseydi; Allah’ın ayetlerini makaraya sararak ülkenin inanç genlerine kıçıyla gülen şarlatanları zafer balkonlarında sergilemek, kamu kuruluşlarına atamak cesaretini gösterebilir miydi?

Ülkenin hormonları tavan yapmış ve gelecek umudu kestirmeden köşe dönmeye indirgenmiş genç enerjisinin bir kısmını, ‘Taksim gösteri yeri değil’ ile adeta alay ederek kışkırtıp değnekçiliğe indirgenmiş kolluk güçleriyle vahşice döverken, diğerlerini aynı yerde gösteri yapan yandaşlara indirgeyerek, Sultanahmet Meydanı’nında izinli gösterilerde toplu namaz kıldırarak, yani ‘ya yandaşsın ya milli düşman’ı de-fakto bir realiteye dönüştürerek canlı tutuyor sürgit devinimini. Piramidin sürgünleri Ayasofya açılsın diye yırtınırken, piramit; halkın nefes alanı parkları, tarım alanlarını, genlerimizin sağlıklı kalmış son köylerini engelsiz, sorumsuz yağmalamaya böyle devam ediyor.

İşçinin canının sedyeden daha az kıymetli oluşuyla besleniyor.

Dün yaptığına bakıp bugün ürettiği mülevves çirkefi hoş görmekten alıyor kudretini. Küçük yalanların yanına kar kalmasıyla ikame ediyor büyük yalanlarını.

Sen sana abi diye yutturulan maşaların direktifiyle seni alkışlamadı diye farklı cümleler kuranlara hain, korkak veya öteki diyebildiğin müddetçe artmaya devam edecek kudreti.

Bizden alıyor gücünü; susanlarımızdan, korkularımızdan, kabuslarımızdan. Allah’a havale etmekle görevini yaptığını sananlarımızdan. ‘Yapıcı eleştiri yap’, ‘eleştirmektense çözüm sun’, ‘olumsuz olma’, ‘ikna edici ol’, ‘eleştirinin yeri ve zamanı var’ diyenlerden alıyor gücünü. Daha iyisi yok diyenlerden. Aynası kibir üreten bir piramid bu kardeşim, bu piramid artık söz dinlemiyor, sözü kahpesi yapmış.

Buzdağına dogru ilerleyen Titanik’in lüks kamaralarında, ’n’olcak bu Avrupa’nin hali diyen’ aydınlar gibi, köşesinden kalkıp pencerelere bakmayan körleşmeden alıyor gücünü. Hem nalına hem mıhına vurmayı ödüllendirerek pekiştiriyor vantuzlarını bu piramit.

Artık hiç kimse Ak Parti’nin elinden ve dilinden emin olamaz.

Bu organizmanın ürettiği sahte saadet zincirleri, domino taşları gibi tüm yapıtaşlarımızın içini boşaltmadan, saflarını inceltmenin, piramidi geriletmenin yollarını bulmamız gerekiyor Mamoste. Bünyemizden kusmanın.

Bulunduğumuz her yerde piramitle ayrışmamız gerekiyor.

Hatırla Mamoste: Ahlakın, herkese adaletin, Tevhid’in (birlik), selam’ın safında olmak sorumluluğumuz olduğunu, ama muzaffer olmak gibi bir sorumluluğumuz olmadığını hatırla. Adaletin safındakiler, Allah’la halka tutanlardır, hatırla ve güce muhtaç olmadıklarını.

Hatırla ki, Allah’ın desteklediğini tüm dünya karşısına alsa yenilgiye uğratamaz, Allah’ın desteğini yitireni, tüm dünya desteklese onu koruyamaz. (Maide/105, Âli İmran/144-176)

Yorumlarınız varsa bu linten atınız

  
1939 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın