Levent Ertürk
AILEEN WUORNOS. TEHLİKELİ TOPRAKLAR -3-
14/09/2015 AILEEN YOLLARDA Aileen’in ne zaman Michigan’ı terkettiği konusunda çelişkili ifadeler var. Bazıları 15 yaş demekteler ki, bu hem çok erken bir yaş, hem de kronoloji ile uyuşmamakta. 20 yaşında terkettiğini iddia edenler de yanılmaktalar, çünkü 1974 Mayıs’ında Colorado Jefferson’da alkollü ve dengesiz araç kullanmaktan tutuklandığı biliniyor. En gerçekçi ihtimal 16 yaş sonu 17 yaş başlangıcı gibi. Zaten kendisi de bunu doğruluyor. Arkadaşı Dawn Botkins’e yazdığı mektuplardan birinde şunları belirtmiş: “Sevgili Dawn. Michigan’ı 16 yaşında terkettim. Uzun yıllar boyunca yollarda ve caddelerde çalıştım. Defalarca saldırıya ve tecavüze uğradım. İlk dört yıl içinde hiçbir yerde 30-60 günden fazla kalmadım.” Aileen’in “tecavüz” kelimesini kullanması yadırganmamalı. Bazı sürücüler, hiç para vermeden ondan yararlanmaya kalkışmış olabilirler. Artık yollardaydı ve mücadelesi başlamıştı. Arkasında elden geldiğince iz bırakmamaya gayret ediyordu. Buna gayret ettiğine göre, bazı kişilerin arabasına binip onları soymuş olabilir. Veya, birileri ona askıntı olmuş ve takibe kalkışmış olabilir. O dönemlerde tam bir hippi veya serseri hayatı yaşadığı ortaya çıkmakta. Bazen koruluklarda, ambarlarda, kafasını sokabileceği herhangi bir yerde geceyi geçiriyordu. Bu süre içinde onun yanına yaklaşıp korumalığını yapabileceğini söyleyen erkekler de olmuştu. Fakat Aileen herhangi bir erkeğin himayesi altına girmeyi kabul edecek bir kadın değildi. Bu aralarda bir yerlerden silah edindiği ve korunma amaçlı olarak yanında taşıdığı görülmekte. Mektuplarına tekrar yer vereceğim. Ama önce iki şeyi belirtmek gerekir. Arkadaşına yazdığı mektuplar kronolojik sıra ile ele alındığında iki şey dikkat çekiyor. Birincisi, ilk mektuplar daha özenli bir dil ile yazılmışken, sonlara doğru dilin bozulduğu, sık sık argo sözlere veya küfürlere sapıldığı görülmekte. İkincisi ise, giderek artan dindarca yaklaşımlar. İnfaz edileceği kesinleşince ve “death row” dedikleri ölüm sırasına girince Aileen dine daha da çok sığındı. İnfazından bir gün önce söylediklerinde ise hep Tanrı’dan bahsediyordu. Mektuplara geri dönüyorum. 2-10-1993 tarihli mektubundan alıntılar. (Büyük harfli kelimeleri ben eklemedim, kendisi bu şekilde yazmış.) “Gerçek Aileen kimseyi incitmezdi. Fakat saldırganlık, içki, homoseksüellik ve fahişelik ile bozuldum. Bunlar yedi ölümcül günah kadar kötü şeylerdir. Erkeklerle bazen iyi günler yaşadım ama çoğu KÖTÜ günlerdi. Bir gün tanıştığım kızlardan biri benim sevgilim olmak istediğini söyledi. Ona, belki bir gün olabilir dedim, ne de olsa kadınlar daha merhametli, hassas, sevecen ve güzel oluyorlardı. Neyse, tekrar başımı belaya soktum. Kısa bir süreliğine çalıştığım heriflerden biri paramı vermiyordu, ben de sahte imza kullandım, sonra korkup yeniden kaçmaya başladım. Yollara düşünce hemen erkekler taciz etmeye başladılar. Görüyorsun işte, kimseyi öldürmek istemiyordum, silahı sadece onları korkutmak için kullanıyordum. Ama Mallory ile (ilk öldürdüğü adam) olduğum gece sanki içime şeytan girmişti. 7 erkeğin ölümünden sorumlu olsam da günahlarımı BASKICI ERKEK TOPLUMUNA yüklüyorum. Onlar kadınlara, genç kızlara, işte hangi kadın olursa, bok gibi davranıyorlar. Neler yaptıkları hakkında düşünmüyorlar bile. Sanki kadınları insan değilmiş gibi görüyorlar. Onları sadece kendi zevklerini tatmin edecek otomatik makineler zannediyorlar.” Sanırım yazılanlar yeterince açık. Bir başka mektubunda ise, durumunu çok yalın bir şekilde anlatıyordu: “Çocukluk arkadaşım olarak sen beni çok iyi anlayabilirsin. TEK BAŞIMAYDIM, popomu koruyacak benden başka hiç kimse yoktu.” Ne diyebilirim ki? Cesaretine hayran kaldım. Gecenin ıssız saatlerinde otobanlar, şehrin pis yerleri erkekler için bile tehlikeli olabilirken bir kadının fuhuş sektöründe tek başına çalışmaya kalkışması deli cesareti gerektirmekte. Otoyolda çalışırken manyağın biri bıçaklayıp yolun bir kenarına atabilirdi. Aileen’in cinsel tercihi ise biraz kafamı karıştırdı. Bir kaç erkekten hoşlanmış ve bir süre birlikte yaşamıştı. Sanırım, erkeklerden giderek soğudukça lezbiyenliğe yöneldi. Otoyolda çalıştığı zamanlarda, erkeğe verdiği “hizmet” karşılığında farklı ücretler istiyordu. Her zaman tam bir cinsel ilişkiye girmiyordu. Genelde, hemen oracıkta rahatlamak isteyen sürücüleri eli veya ağzı ile tatmin ediyordu. Karşılığında ise kendisini belli bir yere götürmelerini, biraz yiyecek veya para vermelerini talep ediyordu. Kendi deyimi ile, nereye gideceğini bilmeden, hiçbir amacı olmadan öylece “yürüyordu.” 5-30-1995 tarihli mektubundan: “İşte böyle kardeşim. Sana hayatımın karanlık noktalarını anlatmaya devam ediyorum. Senelerce yürüdüm, yürüdüm. YALNIZDIM … anlıyorsun, değil mi? TV’de benle ilgili bir program gördüm. Henüz çok gençken bana tecavüz eden adamlardan bazıları ile bir röportaj yapmışlardı. Benim cinayetlerle suçlandığımı öğrenen adamlardan biri şöyle dedi: ‘Hepimiz ona çok kötü davrandık!’ … Yaaa, evet öyle davrandınız, aynen öyle, it herifler. Ama Tanrı her şeyi kaydetti.” Fakat giderek yorulmaktaydı. Her gün, çok az bir menfaat karşılığında onun bunun en pis yerlerine dokunmak, küfür ve hakaret işitmek, başka insanlar tarafından aşağılanmak onu yoruyordu. İnsanların onu hiç tanımadan ve haksız yere yargıladıklarını düşünmeye başlamıştı. Şunları yazmıştı:“İnsanlar benim gibi fahişeleri basit, ucuz kadınlar olarak görüyorlar. Yaptığım işi hafife alıyorlar. Oysa o kadar zor ki … Her gün, hiç tanımadığım bir sürü erkeğin altına yatmak, sonra ertesi gün, sanki hiçbir şey olmamış gibi yola devam etmek ne demektir, bunu bilmiyorlar. Ama bende tüm bunları yapabilecek irade vardı. (…) Bir keresinde bana çok kötü davrandılar. Üç dört tanesi birden üzerime çullandı, esaslı bir dayak yedim. Sıra ile yaptılar. Sonra çekip gittiler. Her şeye rağmen ayağa kalktım.” Alieen’a yapılan saldırıdan sonra, adamlar çekip gitmişler. Suçlarını örtbas etmek için kadını öldürmeleri de mümkündü. Ülkemizde, tecavüz olaylarında çok yaşanan bir senaryodur bu. Yazının ilerleyen bölümlerinde, kadınların tecavüzden sonra yaşadığı bazı zorluklara değineceğim. Şimdilik şu kadarını söyleyebilirim. Sanırım ABD’de, bizde ve dünyanın pek çok yerinde, kamuouyu tecavüz edenden çok, tecavüz edileni suçlu gibi görme eğiliminde. Hele bu kadın Aileen gibi bir hayat kadını ise yanmış! Bu konu içindeki dehşeti bir bayan psikolog çok detaylı bir çalışmada ele almış. Yaklaşık 1000 sayfalık bu çalışmayı iki defa üstüste okudum. Bayan Phyllis Chesler. Kendisi bir psikoterapist, psikoloji profesörü ve bir kolejde kadın hakları üzerinde çalışmaları ile tanınıyor. İlgilendiği alanlar: Suç ve akıl hastalıkları ilişkisi, boşanmanın çocuk üzerindeki etkileri, başkaları adına kalınan hamilelik, ikinci dalga feminist hareketler, pornografi sektöründe kadınlara yönelik aşağılamalar, fahişelik ve fahişelere adli sistem içinde uygulanan şiddet, ensest ilişkiler, doğu toplumlarında namus cinayetleri, antisemitizm, köktendinci İslam toplumlarında kadın ayrımcılığı. Kendisini dikkatle okudum. Derya gibi bir kadın. Benim okuduğum çalışmasının ismi: “Adlî suç sisteminde kadınlar. Bir kadının kendini savunma hakkı: Aileen Carol Wuornos davası.” (Women in the criminal justice system. A woman’s right to self-defense: The case of Aileen Carol Wuornos) Devam ediyorum… Aileen, 27 Mayıs 1974 yılında 18 yaşında iken Colorado, Jefferson bölgesinde ilk defa tutuklandı. Herhalde tanıştığı birilerinden bir araba bulmuştu. Sarhoş hâlde araç kullanmak, çevreye ateş etmekle suçlandı. Sonra, 1976 yılında Florida’ya doğru otostop çekmeye başladı. Bu seyahatte 69 yaşında, bir yat kulübünün yönetici olan Lewis Gratz Fell ile tanıştı. Hayatında ilk defa şansı yaver gitmeye başlamıştı. Adam sevecen, sorumluluk sahibi bir insandı. Gerçi, yolda tanıştığı ve fahişe olduğu açıkça belli olan bir kadından ne bekleyebilirdi, bilemiyorum, fakat adam Aileen’e evlenme teklif etti. Georgia’da evlendiler, hatta evlilik haberleri yerel gazetenin sosyete sayfasında yayınlandı. Fakat Aileen artık bozulmuştu. Bir eve kapanıp kendisinden nerdeyse 50 yaş büyük bir adamla yaşayacak biri değildi. Ayrıca adamı sevmiyordu, onu kısa sürelik bir kazanç gibi görmekteydi. Kimbilir, belki de evliliğine devam etse, adam öldüğünde yüklüce bir mirasa konabilirdi. Ama evlilik yürümedi. Aileen sertti, öfkeliydi ve tehlikeye alışıktı. Gece civar barlara gitmeye, orda bar kavgalarına karışmaya başladı ve derken şiddet kullanmaktan dolayı tutuklandı. Zaten kocası yaptığı hatayı farketmiş ve boşanma davası açmıştı. İfadesinde Aileen’in kendisini sopa ile dövdüğünü söyledi. Evliliklerinden sadece bir ay sonra boşandılar, Aileen yine yollardaydı. Kasabaya indi, yönünü Michigan’a çevirdi. 14 Temmuz 1976’da kavga çıkarmak, kamu huzurunu bozmak, barmene bilardo topu fırlatmaktan dolayı tutuklandı. Bu olaydan üç gün sonra, abisi Keith gırtlak kanserinden öldü. Aileen’e, onun en yakın varisi olarak 10,000 dolarlık bir sigorta poliçesi kalmıştı. O güne kadar hayatında kazandığı en büyük paraydı. Bundan sonra ise kanunsuzluğun dozunu arttırmaya başladı. Uygunsuz insanlarla tanışıyor, geceleri barlarda eğlenip su gibi para harcıyordu. Bir tane araba da dahil olmak üzere gereksiz ve gösterişli şeyler alıyor, miras kalan parayı süratle tüketiyordu. Çok fazla içki içiyor, uyuşturucu haplar alıyor, vücudunu satıyordu. 1981 yılına gelindiğinde, o aralar birlikte olduğu erkek arkadaşı onu terketti. Bu adam olmadan yaşayamayacağını hissediyordu. Kendini öldürmeye karar verdi. Bir yerlerden silah aldı, iyice içti, fakat beynini dağıtmak yerine, üzerinde sadece bikisini olduğu halde yerel bir markete girip soygun yaptı. Eline sadece 35 dolar ve iki paket sigara geçmişti. Çok aptalca davranmıştı ve hemen oracıkta yakalandı. Sanırım bu olay bile kadının dengesinin nasıl bozulmaya başladığı hakkında fikir verebilir. Bir saniye önce intiharı düşünüyor ve bir saniye sonra bikini ile soygun yapıyor! İnanılacak gibi değil… 20 Mayıs 1981’de tutukluluğu başladı, 1982’de üç yıl hapse mahkum edildi. İyi halden dolayı 30 Haziran 1983’te serbest bırakıldı. Dışarı çıktıktan sonra, hapiste iken mektupla tanıştığı biri ile birlikte yaşamaya başladı. Ama bu ilişki de yürümedi ve Aileen bir kere daha yollara çıktı. İçinde, kendisinin de anlamadığı büyük bir öfke vardı. Hiçbir yerde duramıyor, nerdeyse olaysız bir günü bile geçmiyordu. 1 Mayıs 1984’te Key West’teki bankalardan birinde sahte çek bozdurmaya çalışmaktan tutuklandı. Her seferinde biraz kefaret ile ve bazı yasalardan yararlanarak kısa sürede serbest kalıyordu. Artık suçlar arka arkaya geliyordu. 30 Kasım 1985’de Pasco bölgesinde bir silah ve mermi çalma suçlaması ile gözaltına alındı. 4 Ocak 1986’da ise Miami’de tutuklandı. Bu sefer suçları araba çalmak, bir polis memuruna şiddet uygulamak, sahte isim kullanarak kanunu aldatmaya çalışmaktı. Polis, üzerinde 38 kalibre bir tabanca ve çalınan araçta bir kutu mermi buldu. Amerikan adli sistemini bilmediğim için kısa süreler içinde nasıl serbest kaldığını tam yorumlayamıyorum. Nezarethaneler, hapishaneler ikinci evi olmuştu. Giriyor, çıkıyor ve yine suç işliyordu. 2 Haziran 1986’da bir erkeği silahla tehdit edip 200 dolar istedi. Adam şikayetçi olunca yine polisler geldiler ve Aileen’in oturduğu koltukta 22 kalibrelik bir tabanca buldular. Mermiler ise ceplerinden çıktı. 30 yaşına geldiğinde içki ve uyuşturucuların etkisi kendisini göstermeye başlamıştı. Fahişelik yapmaya devam ediyordu ama gözlerine sert bir bakış yerleşmişti. Biraz paranoya belirtileri de ortaya çıkıyordu. Arabasına bindiği erkeklerin kendisine sert davranmasına izin vermiyordu, eğer sert davranacak olurlarsa, o da aynı şekilde karşılık veriyordu ve bunu yapabilecek gücü vardı. Kısaca, sert erkeklerin dünyasında sert bir kadın olmuştu. Nihayet 1986 yılında hayatının aşkı, o sırada 24 yaşında olan Tyria Moore ile tanıştı. Tyria bir lezbiyendi ve hayat konusunda pek tecrübesi olmayan çekingen bir kızdı. Bu beraberlik Aileen’in bütün hayatını değiştirecek ve artık çok daha ciddi suçlara yönelecekti. Gelecek bölüm: Tyria ile olan ilişkisi |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
Forrest Gump: Masumiyete Koşan Adam - 30/05/2018 |
........ |
Sodom ve Gomore Şehirlerinin Öyküsü - 01/02/2018 |
... |
Tanrı Bumba - 25/08/2017 |
Bir Orta Afrika halkı olan Boshongo kabilesinin yaratılış miti. Boshongolar, Tanrı’ya “Bumba” derler. |
Burada ve Şimdi Olan... - 01/08/2017 |
... |
Apaçi Yerlilerinin Yaratılış Miti - 22/04/2017 |
Başlangıçta hiçbir şey yoktu. Ne yeryüzü, ne gökyüzü, ne Güneş, ne Ay …sadece karanlık her yeri kaplamıştı. |
Mavi Peri - 12/02/2017 |
Biliyor musunuz, çocukluğumda okuduğum bazı çocuk romanlarının ne kadar değerli olduklarını, ne büyük bir emek ve sanat gücü ile yazıldıklarını ancak seneler sonra fark edebildim. |
Krishnamurti’yi Okumak - 02/12/2016 |
Öyle görünmekte ki, bizlerden ayrılan bu kartal kendi göklerinde uçarken, yerde, pislikler ve çürümüş yiyecekler arasında milyarlarca böcek bitmek bilmeyen iştahlarının peşinden koşacaklar. |
Samuray Savaşçılarında Çay Kültürü - 14/10/2016 |
Geleneksel Japon savaşçıları olarak bilinen Samuraylar, başlangıçta toprak ve çiftlik sahiplerini yağmacılara karşı korumak için kurulan paralı asker birlikleriydi. |
Bukowski’yi seviyorum. - 10/04/2016 |
Kimse kusura bakmasın, böyle bir adam küfürsüz anlatılamaz. Bu serseri orospu çocuğu işi biliyor. |
Devamı |