04/10/2014
seçici algı metaforu; kişisel hümanizma
insan algısını yapısal anlamda henüz pozitivist eksende kanıtlamak pek mümkün değildir. bu bakımdan algıyı bir tür duygulanım olarak ele almak belki daha açıklayıcı olabilir. duygu eğilimi gösteren algı ibresi de bu tezle elbette kişisel yüklenimlerde farklılık gösterecektir. bu kimi zaman bir farkındalık kimi zaman da bireysel menfaat doğrultusunda bir ters yoruma çıkarsanacaktır.
eğretileşen insan algısı, beraberinde tarih, siyaset, toplumsal izdüşüm gibi değişkenleri de sindirerek yapay ulusal yararlar istiminde; aslında bilinçsiz bir bireysel ego tatmin mekanizması üzerinde yoğunlaşır. sıradanlaşan kişisel egolar, bu ilkel çıkarları modern bir tuval manzarasında zalimane ve bir o kadar insani görüntüyle sunar ortama.. bu düşünce stili, insan hafızasını neredeyse kör afyon etkisinde bırakır. algısı yiten kişi, kendi gücü üstünden gelen söylemleri özümser, yine ona atfedilen özellikleri kabul eder, sınırlanır. bu sektede bilincine yerleştirilen üst duygular diyebileceğimiz birtakım algıları fütursuzca savunur, karşı eğilimleri şiddetle geri teper. değişen bu algı biçimi kendince bir haklılık payı içermektedir, çünkü bu bir üst duygudur ve herkes bu çerçevede yaşamak zorundadır. kişi bu algısı neticesinde bünyesinde oluşturduğu yapay hümanizm ile sosyal, ekonomik, siyasi görevlerini üst duygular ekseninde yerine getirmeye çalışır. bu örüntüde sahip olduğu doğal insancıl bilinç ona aktarılan üst duyguların gölgesinde bilinçdışına itilir.
günümüz toplumlarındaki sorunların da en önemli kaynağı budur. olağanüstü insan bilinci, birtakım etkiler ve manipülasyonlar neticesinde sürü bilinci diyebileceğimiz bir şekle doğru götürülmektedir. ve bu hastalıklı algı modern bir virüs gibi kendini şekilden şekle soktukça algısı düşük toplumlar ve birey grupları da bu etkiye direnen kişileri ötekileştirir ve kendi yapay doğrularına eğimlemeye çalışır.
kuşkusuz bu oyuna herkes kendi oynanmış algısı ile bir isim takacaktır. kimisi kapitalizmi, kimisi komünizmi, kimisi modernizmi, kimisi dini, kimisi dinsizliği vs. sorumlu gösterecektir. ancak değişmeyen tek şey o kendi uydurduğu ideolojilere hapsolmuş insanoğlunun bu oyunu bitirmesi için öncelikle kendi kör çıkarlarından feragat etmesi ve üst derece bir farkındalık çizgisi ile hareket etme gereksinimidir.
bu sayede ne egemenlerin ne de anlamsız ulusal çizginin köleliğini yapacaktır. insana gereken asıl faktör doğal bir inanç mekanizmasıdır ve bu inanç mekanizması insana kendine yetmeyi öğretebilecek; onu devlete, hiyerarşiye, manipülasyona karşı güçlendirecek bir karakter sahibi yapabilecektir. insan için tek gerekli olan şey yine kendi bünyesinde barındırdığı bireysel özerkliğin sonucu ortaya çıkan yer ve zamandan bağımsız bilinçsel çıkarımlar yoluyla olacaktır. kişi bunun için öncelikle dinî, ırksal, fikirsel tüm milliyetçi duygularından arınmalıdır ve şartların köleliği yerine var olmanın gereği gibi düşünebilmeyi becermelidir. bu bugüne kadarki tüm değişimlerin, devrimlerin "yükseliş" sebebidir; şüphesiz insanlığın kurtuluşu da bunda saklıdır.
“Akkaymak” Erdal Kınacı
tabusal.com | m.tarık @2012