Tuanna Güzel
Hadi Bloklaşalım, değil miyiz?
24/05/2014
Ülke insanı olarak birbirimize karşı tahammülsüzlüğümüz ciddi manadadır. Geçmişte fikirler arası bloklaşmalın olmasıyla en ağır bedellerin ödendiği toplumun üyeleriyiz. Zira gündem rüzgar gibidir bizde , her an nasıl ne zaman eseceği belli değildir. Mamafih gündemi oluşturan toplumdur, ki tetikleyici etkenler gerek içerden gerekse dışardandır. Bu etkenler her ne olursa çok çabuk bizleri Donkişot rolüne büründürmektedir. İranlı Sosyolog Dr. Ali Şeraiti: "Bireyleri yönlendiren toplum, toplumu oluşturan bireylerdir"der. 17 Aralık operasyonu, darbesi veya her ne deniliyorsa gündemi fırtına esip gürletti. Toplumun bireyleri olarak hem taarruza geçtik; hem siyasal sosyal ayrışımlara girdik, ideolojik fikirsel silahlarımızı kuşandık pusuda yatan kurt gibi. Kavgacı bir milletiz. Şunu kabul ediyorum, son gündem az uz değildi nitekim bu da bizlerin öngörüsüz karektiristik özelliğindendir. Oysa öngörü ile eksiler, artılar göz önünde bulundurarak davranmak zorundayız atacağımız her hamle için. Fevli reaksiyonlarımız geri kalmış toplumlara sadece zarardır iktisadi ve sosyal yönlerden. Ancak İslam coğrafyasının ülkelerinden biri olarak bu her daim olmuştur olacaktır. Olanlar olacaklar durağanlaştırma politikasıdır devlet–millet açısından. Bütün bunlar, Arap ülkeleri haricinde 21. yy Türkiye’sinde nice düşünce evrimi, devrim, reformlar sonucu hala bloklaşmalara ya da ötekileştirilmeye gidiliyorsa "hadi canım!!!" diye şaşkınlıkla izliyorum. Evet... Bu aralar aynen şaşkınlıkla şaşa kaldım. Çünkü gündemden kaynaklı fikirsel bloklaşmalar saçmalığı sosyal ilişkilerimize yansımaya başladı. Aile, arkadaş, iş hayatımıza bu denli yansıması doğrusu beni ziyadesiyle yanılttı. Kimin ne düşünüyor olması; dili, dini, ırkı insanı ayırmaksızın, insanlık paydasında bir araya gelerek güzel dostane ilişkiler kurabilir, sıcak bir selamı esirgemeyebiliriz. Yani farklılıklarımızın olması düşman olmamız gerektirmez bilakis zenginliğimizdir. İllaki bu zenginliği kabul etmeyen bencil egoistler, hoşlarına gitsin gitmesin yaratılış gereği insan farklı yaratılmıştır. Tercihlerimiz gereğince dünya görüşünde farklılaşırız. bize düşen saygı duyup, tahammül etmektir. Unutmayalım, her birey empati kurup kendisinin kabul görülmesini, saygı duyulmasını istiyorsa öncelikle kendisinin saygıda kusur etmemelidir. Marifet, hoşgörüyle karşısındakini dinlemektir. Marifet, benden başkasının varlığını kabul etmektir. İdeolojik, kurgulanmış, insanı inşa edememiş dinlerin kıskacında sıkıştırılmış, durağan irade ve ekoller ne yazık ki bu coğrafyaların insanına mı has bir durumdur. Zira yüzyıllardır bir çemberdir etrafında dönüp dolaşıyoruz. Bundandır medeniyetin eşiğinden adımımızı atamıyoruz. İlginçtir Tanrısal yazgı olarak kabul etmişizdir. Tanrısal yazgıysa, bu Tanrı'dan nefret ederek din karşıtı tutum ile savunma mekanizmasının arkasına gizleniriz. Bakın Finlandiya’ya… Finlandiya, İsveç ile Rusya arasında sıkışmış Baltık ülkesiydi. Her iki ülke tarafından sömürülen, ekonomide, eğitimde ve askeri alanda fakir ve yoksul kalmış bir ülke. Çökük bürokraside ise İsveç ile Rusya’nın işe yaramaz zengin aile çocuklarının atanmış memurlarıydılar. İşlerini yapmaz, eğlence peşinde ayyaşlardı ve bürolarında keyif yapan memurlar, gelen vatandaşı önemli toplantıları var diye azarlayıp gönderirlerdi. Nerdeyse yarım asırdan fazlasından Finlandiya böyle idi. Bu yazgıya dur demenin zamanı gelmişti. Öncelik halkın eğitilip cehaletten kurtulması gerekti. Halk eğitilecek ülke hep beraber kalkındıracaktı. Bir grup aydının olağanüstü mücadelesi sonucu ama bu mücadele kansız savaşsız bir yol izlenmiş, sadece eğitim yoluyla ve her elini taşın altına koyarak sorumluluk duygusu, isteyerek bugünün Finlandiya’sı oluşturuldu. Ülkeler içinde sakin huzurlu, eğitim seviyesi yüksek (kitap okumada İsveç ile yarışan bir ülkedir) çalışkan, refah seviyesi en yüksek zengin İskandinav ülkesidir. Pekiiii biz? Finlandiya'yı ilk okuduktan sonra bizimle karşılaştırdığımda sadece bizim ülkeyle değil tüm İslam Coğrafyası ülkeleriyle kıyaslarken hayıflandım. Neden mi? İç çatışmalarımız, ideolojik siyasi kavgalarımız ve dogmatik fikir ve din algısı ancak cehalet, geri kalmışlığımız, yazgısal yaşam ile birbirimize takılı kalmışız.
Bizdeki en iyiler listesini oluşturursak: grup çatışmalarımızla,
birbirimizi ötekileştirmeyle dünyada kimse elimize su dökemez desem de
Arap ve Afrika ülkeleri elimize su dökmeye birbirlerini öldürerek sıraya
girmeden gelirler. Komik mi acı mı? İkisi de…
Hadi canım …!!! |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
Sophia’nın Mektubu 2 - 29/11/2024 |
Duygudan duyguya, düşünceden düşünceye sürükleniyorum. Yaptıklarımın ve yapacaklarımın ağırlığından kamburum çıktı. |
Okul Yolu Düz Gider - 13/10/2024 |
... |
güvenli bir yazgı yazmak isterim - 09/09/2024 |
su yaşatsın seni öldürmesin çocuk |
Sanat Edebiyat Yerine Ev sahipleri / Kiracılar - 12/08/2024 |
Kültürel konular ve sanat, felsefe, edebiyat yazmak istiyorum. İstediğim filmler, okuduğum kitap ve büyülendiğim ve esinlendiğim pasajlar yazmak istiyorum. |
Bir Mültecinin Canhıraşı Gibi - 25/07/2024 |
Boşluklar var diyor şair Her eksiklik birer boşluktur |
Güven Duvarı - 04/07/2024 |
Doğru ya, kaçımız kaçına itirazsız yaslanabiliriz. Kaçı, kaç kişi bizi güven duvarı görebilir ve yaslanabilir. Yaslarken düşmemek, boşluk hissetmemek önemlidir. Bazı dostlarıma karşı bu boşluğu duyuyordum, ki çok sevip en en dediklerimden. |
Okurken ve Yazarken İşleniyor muyuz? - 10/05/2024 |
İnsan deneyimlerinden evrilir. Deneyimlerinden dersler çıkarır, kendini işler tıpkı demirin işlenmesi gibi. |
Hazin Gitmelerin Arkasında bir Ağıt Var - 29/04/2024 |
Bilemedim ama haksızlığa uğramışın canı can değildir kaç karış kırmızıya çalan bu topraklarda. |
Okuduğum Kitabın Kazanımları - 22/04/2024 |
Okuduklarımız bizi şekillendirir. |
Devamı |