Mustafa Yıldırım
-
Ulus Baker’e Ziyaret - 3
16/12/2025 Ulus Baker’e Ziyaret - 3 kapıyı saçı başı dağınık biri açtı hemen tanıdım bu, Ulus Baker’di esneyerek, ‘Buyurun kime baktınız?’ dedi ‘Ulus Baker’e bakmıştım,’ dedim ‘ta kendisiyim, ne istemiştiniz?’ dedi gülümseyerek, ‘Ulus Bey sizi ziyarete gelmiştim müsait misiniz?’ dedim ‘buyurun, müsaidim,’ dedi ve kapıyı ardına kadar açtı tam bu sıra fark ettim iki kara kedisi de ayaklarına dolanmıştı ayağıyla hafiften iterek kedileri uzaklaştırdı ayakkabılarımı çıkardım yere koyduğum poşetlerin tutamaçlarından tutup kaldırdım ‘merhabalar,’ diyerek içeri girdim ‘mutfak nerede poşetleri koyayım,’ dedim eliyle mutfağı işaret ederken ‘niye zahmet ettiniz,’ dedi ‘ziyarete gidilirken eli boş gidilmez âdettendir,’ dedim gülümseyerek poşetteki bira paketini görünce ‘kahvaltı yerine bira içerim genelde evde bira tükenmiş ben de bira almak için çıkacaktım Hızır gibi yetiştiniz,’ dedi gülerek poşetleri mutfak tezgâhının üstüne koydum eliyle oturma odasını işaret ederek ‘siz oturma odasına geçin beş dakikaya geliyorum,’ dedi. oturma odasına doğru yürüdüm odadaki üçlü kanepenin kıyısına oturdum elinde iki bira yüzünde hoş bir gülümseme ve dudaklarında bir soruyla geldi, Ulus Baker ‘dostum, siz kimsiniz ya?’ dedi elime biranın birini tutuşturup oturduğum kanepenin diğer köşesine oturdu ‘bütün sevdiğim şeylerden almışsınız Psinoza’larımı bile düşünmüşsünüz çok teşekkür ederim sizi daha önce hiç görmedim görmüşsem de hiç hatırlamıyorum beni bu kadar iyi tanıyor olmanız merakımı celp etti yakın bir dostumun arkadaşısınız galiba,’ dedi öksürerek boğazımı temizledim ‘hayır, Ulus Bey size gerçeği söyleyeceğim ama şaşırmamanı istirham ediyorum ben bir zaman yolcusuyum, Ulus Bey -birasından birkaç yudum almıştı bu sıra zaman yolcusu olduğumu duyunca aldığı yudumu püskürttü- ‘şaşırmamanızı söylemiştim ama fazla öteden değil on dokuz yıl sonrasından yani, 2025 yılından geliyorum adım Mustafa memleketim, Konya’nın Ilgın ilçesine bağlı bir bozkır köyü yarı sosyolog ve tarihçiyim çok da edebiyatçı tam bir okuryazarım kitaplarla içli dışlıyım edebiyat bana bir lütufta bulundu ‘al sana bir zaman âleti sevdiğin yazarı, şairi ve filozofu ziyaret et onunla,’ dedi sizi ziyaret etmek aslında plânımda yoktu sizinle tanışamamış olmanın pişmanlığını yaşayan bir hocam sizi ziyaret etmemi istedi iyi ki de istemiş sizi araştırıp öğrenince ben de çok sevdim şimdi de gerçekleştiriyorum işte karşımdasınız,’ dedim gülerek gözbebekleri büyümüş bir şekilde beni dinliyordu elindeki bira şişesini yanındaki sehpaya koydu ve ayağa kalktı elimden hafifçe asılıp beni de ayağa kaldırdı bir yakınına sarılır gibi samimi bir şekilde sarıldı bana ben de ona sarıldım ‘hoş geldiniz iyi ki geldiniz,’ diyordu sarılırken içten bir tınıyla ‘biranız öyle duruyor ben bitirdim bile bir tane daha alıp geliyorum,’ dedi ve odadan çıktı Psinoza’lar da peşinden gitti beş dakikaya geldi bir elinde tepsi vardı diğerinde kedilerin mama tabağı tepsiyi sehpaya koydu tepside bira şişesiyle kuruyemiş dolu bir kâse vardı mama kabında da aldığım mamalardan biri vardı mamayı açıp, mama kabına dökerken ‘Mustafa dost, sizi de düşünmüş Psinozalar, hadi size afiyet olsun,’ derken bana bakıp gülümsedi ben de ona gülümsedim kediler mama kabına saldırırcasına koşuştular bitirmeleri birkaç dakikayı bulmadı yerine gelip oturdu tepsideki kâseyi aramıza koydu birasını eline aldı ve ağzını açtı ben de beklerken biramı açmış birkaç yudum yuvarlamıştım ‘kediler iyi acıkmış galiba başlamalarıyla tüketmeleri neredeyse bir oldu,’ dedim ‘sanırım, arkadaşlar mama dökmeyi unuttu erken çıktıkları için mama dökmeyi unutmazlar galiba dalgınlıklarına geldi ben de mamaları verildiğine güvendiğim için pek aldırmamıştım açmış garipler,’ dedi gülümseyerek bira şişelerimizi kaldırıp şerefe çekerek tokuşturduk başımıza dikip birkaç yudum aldık söze girdi, Ulus Baker ‘seminerlerimi kayıt ederlerdi arada izlemiş olmalısınız seminer gibi olmasın bence, sohbetimiz biraz resmiyet var sonuçta seminerlerde daha çok siz anlatın ben sizi dinleyeyim sorularınıza cevap vereyim ne dersiniz?’ dedi tebessüm ederek ‘doğrusu pek sevmem derinlemesine felsefeyi ve resmiyeti hayat bu kadar ciddi değildir ben de sorgularım, sorgulamaz değil daha çok tarihi doğru belletilen yalanları aymaz toplumu toplumun dayattığı inançları bunlara da sıkıcı diyenin aklından şüphe ederim o insanın kendisi sıkıcıdır tamam, dediğiniz gibi olsun genelde sizin hakkınızda konuşacağım bir mahsuru yok, değil mi?’ dedim ‘yok, tabii ki,’ dedi ‘ODTÜ, Türkiye’nin en kaliteli üniversitesi olabilir ama size çok büyük bir haksızlık yaptı sizi işsiz bırakarak sizin adınız bile, kadro vermeleri için yeterliydi sadece, üniversitenin kadrosunda bulunmanız bile üniversitenin kalitesini artırırdı bir filozofu en verimli çağında kapı dışarı etti, akılsız herifler sizi işsiz bırakmalarının sebebi galiba biraz uyumsuz ve disiplinlerine pek uymuyor oluşunuzmuş yemin ediyorum ki kendimi zor tutuyorum uyum ve disiplin yalnız sıradan insanlardan beklenir siz sıra dışı bir insandınız tek başına beşeri ilimler fakültesiydiniz sıra dışı bir insandan uyum ve disiplin beklemek akıl tutulmasından başka bir şey değildir görende fenni çalışmalar yapan bir merkezde çalışıp icatlar yapıyordunuz da uyumsuz hâllerinizle düzeni bozuyorsunuz icadın yanlış yolda ilerlemesine sebep olduğunuz için bu yüzden kapı dışarı edildiniz sanır sosyal bilimcileri anlamıyorum bazen kendilerini pozitif bilimlerle uğraştığını sanıyorlar kuzum yöntemleriniz farklı sizin o nesnelken, siz öznelsiniz sizde disiplin biraz sırıtıyor daha çok askerliğe benziyor -güleceğim diye bira yudumunu püskürttü- disiplin olmasın demiyorum asla rayında ve gelişerek bir şeyin işleyebilmesi için disiplin şarttır ama sıradan insanlar için şarttır pozitif bilimler haricindeki alanlarda disiplin gevşetilmeli bazen tabii herkes için değil özel durumu olan insanlar için sizin sıra dışı bir insan olmanız özel bir duruma sahip olduğunuzu gösterir verimliliğinizden, derinliğinizden, filozofluğunuzdan haberleri yok muydu bu adamların kusurlarınızı yirmi yıl sonra mı keşfettiler ayaklı bir üniversite olan insanı uyumsuz hâlleri yüzünden kapı dışarı ettiler yani yazık tek kelimeyle mide bulandıran bir anlayış aslında, ODTÜ’ye en güzel cevabı Boğaziçi verebilirdi ama vermedi, akıl fukaraları ikisi de kalite bakımından at başı giden üniversitelerimiz Ankara’daki ününüz, İstanbul’da da geçerliydi filozofluğunuzdan onlar da haberdardı illâki ama çağdaş Spinoza’ya sahip çıkmayı akıllarına bile getirmediler İstanbul Bilgi Üniversitesi sahip çıkmış ama ne kadar sahip çıkmak denir ki buna bir-iki ders vermenizi sağladılar düzenli bir maaş yok yani ders ücreti sadece bu kadarını Ankara Üniversitesi de yapmış olmalı bilgiye önem veren elit ensesi kalınlar da bilmedi kıymetinizi aydınlık âdeta küsmüş bu topraklara Avrupa’da yaşayan biri olsaydınız keşke öncelikle bu durum başınıza gelmezdi hadi geldiğine ihtimal verelim Avrupa’nın ünlü üniversiteleri sizin için kapılarının ardına kadar açarlardı sonra biz neden gelişemiyoruz derler suçluyu dışarıda ararlar tek suçlu var, o da ta kendinsin cehaletin, iş bilmeyişin, kıymet vermeyişin dört yüz küsur sene önce Takiyuddin’in rasathanesini yıktırmıştın hani dört yüz küsür yıl sonra da bu toprakların Antik Yunan filozoflarından sonra çıkardığı en iyi filozofu kapı dışarı ettin ekonomik sıkıntıların içine attın,’ dedim gözleri buğulanmıştı ayağa kalkıp, bana doğru yürüdü kalkmam için elini uzattı elinden tutup ayağa kalktım ayağa kalkınca bana sımsıkı sarıldı birkaç kez hıçkırdığını duydum sessiz sessiz ağlıyordu ben de sımsıkı sarıldım ona ‘üzülmeyin siz, can filozofum kesinlikle onlar kaybetti Sisifos’ların diyarı bu topraklar,’ dedim yerlerimize oturduk ‘kusura bakmayın, lütfen aslında kendini düşünen biri değilim sadece siz anlatınca duygulandım Sisifos’lar diyarı olmamıza sayın siz,’ dedi ‘estağfurullah efendim, ne kusuru ağlamak, son derece insani bir duygu biliyorum, kendini düşünen biri olmadığınızı sıra dışı olan yönleriniz gibi yüreğiniz de yüce,’ dedim ( devam edecek) |
|
|
Yorumlar |
| Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
| Ulus Baker’e Ziyaret - 2 - 26/11/2025 |
| kahvecinin garsonundan bir çay daha istedim biraz yorgun kuleyi izledim |
| Ulus Baker’e Ziyaret - 1 - 20/11/2025 |
| ... |
| ‘Eli olmayanın dili çok olur.’ - 09/04/2019 |
| Dili çok olan insanlar, genelde, ahkam kestikleri şeyden de yoksundur. Ama yoksun oldukları şeye en çok kendisi sahipmiş gibi göstermeyi iyi bilirler. Bu bir çeşit psikolojik tepkidir. |
| Doğu Toplumlarının Kaderi - 15/03/2019 |
| Doğu insanın ihtiyaç duymadığı en büyük şey düşünmektir; en çok ihtiyaç duyduğu şeyse inanmaktır. Düşünmeye ihtiyaç duymadığı için, düşün yetisi gelişmemiştir. Düşün yetisi gelişmediği için de kendi başına kararlar alamaz. Ya ağası, ya şeyhi.... |
| Muhafazakar Sanat Olmaz! - 04/10/2018 |
| .... |
| Basitlik Güzeldir - 01/02/2018 |
| .. |
| Korktuğum başıma gelmedi - 25/08/2017 |
| ... |
| Reenkarnasyon, aşıklar için olsaydı keşke - 01/08/2017 |
| ... |
| Kadın her yaşta güzeldir ama… - 22/04/2017 |
| ‘Kadın her yaşta güzeldir’ klişesi vardır, ama ben bir erkek olarak buna katılmam. |
Devamı |