![]()
Avram Ventura
Yazmanın Gizi
03/06/2025 Bir gazete için yer aldığım söyleşide, söz nasıl geldi unuttum; konuşma sırasında bir ara, dilbilgisi kurallarını yeterince bilmediğimi belirtmiştim. “Aman efendim, yapmayın!” diyerek sözlerimi düzeltmeye çalışmışlardı. Ben de okullarda öğretilen kurallardan çok sezgilerimle yazdığımı, çok kitap okuduğum için bunun da hatalarımı görmemde etkili olduğunu vurgulamıştım. O günkü sözlerimle ne denli inandırıcı olduğumu anımsamıyorum; ama o söyleşi sırasında söylediklerimin, bugün de arkasındayım. Bir başka deyişle yalnızca yazım kurallarını bilmenin, kendini okutmak için yeterli olmadığını düşünüyorum. Bu konuya neden girdiğimi de anlatayım: Varlık Yayınlarından çıkan Günlerde kitabını okuyalı sanırım elli yılı geçmiştir. Geçenlerde Oktay Akbal’ın bu güncelerini merak edip sayfalarını rastgele çevirmeye başladım. Bu sırada 20 Kasım 1965 tarihinde yazılmış bir anekdot ilgimi çekti: Gramerci Urbain Domergue dil yanlışı yapan yazarlara çok kızarmış. Saint Ange’a bir gün şöyle demiş: “Voltaire de gramer bilmezdi.” Saint Ange hemen karşılığını vermiş: “Demek ki büyük yazar olmak için ille de gramer bilmek gerekli değil!” Sakın bu eksikliğimden bir pay çıkardığım anlaşılmasın. Ben yalnızca kendimle ilgili bir gerçeği paylaşmaya çalışıyorum. Bu arada sanat ve edebiyatın her dalında emek vermiş insanları düşünüyorum. Kim belirli kuralların sınırları içinde çalışmış, başarılı olmuştur, bilmiyorum. Oysaki yaşamöykülerini okuduğum birçok yazar ve sanatçının, özgür ve özgünlükleriyle öne çıktıklarını söyleyebilirim. Doğal olarak estetik kaygılarını, güzellik arayışlarını hiçbir zaman göz ardı etmeden… Amerikalı ünlü yazar John Steinbeck'in gençliğinde en büyük düşü, yazar olmakmış. Bunun için bir süre kursa katılmış. Keskin görüşüne, içi dolu kafasına güveniyormuş. Sanmış ki, katıldığı kursta öykü yazmanın gizli formüllerini öğrenecek, kısa zamanda büyük bir başarı kazanacaktı. Çok geçmeden ayakları suya ermiş. Kursun, kendisine bir yararı olmadığını gördüğünden yarıda bırakmış. Steinbeck'e bu kurslarda verilen öğüt şöyle: Öykü, yazardan okura bir şeyler aktarmalıydı. Bu aktarım gücü, başarının da derecesi sayılacaktı. Önemli olan etkilemekti. Bir cümleye sığan öykünün özünü; yüzlerce, binlerce sözcükle geliştirmeliydi. Zavallı Steinbeck'in aldığı kurs bilgileri, lise sıralarında yazdığı kısa öykülere bir katkısı olmadığı gibi, onu kırık not almaktan da kurtaramamış. Öğrendiği formüllerin üstüne birer sünger çektikten sonra aradığı gerçeği bulmuş: Önemli olan duyumsamak ve yaşamaktır. Bir konu, bir duygu ya da bir düşünce kendini yazdırtmak için yazara baskı yapmalı, bir volkan gibi patlamaya hazır olmalıdır. Aslında birçok yazarda gördüğümüz yazmanın gizini, itici gücünü, belki de bu baskının niteliğinde aramamız gerekiyor. |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |