• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/tabusalcom?ref=hl
  • https://twitter.com/tabusal
Hatice Özhan
İçinden gelmeden yazmak
04/03/2025

Yine hiç içimden gelmeden revan olduğum bir yazıylayım, emin olun bundan! İnsanın yüreğini avuçlarının arasında tutup, kanırtıncaya dek tırnaklarını geçiren sayısız derde ve tasaya gereken sabrı ve samimiyeti gösteremeyeceğimden korkuyorum çünkü. Sadece nam salmış kalem erbaplarının karın ağrısı değildir bu, kıyıda köşede kalmış yazarların da bunun ağrısıyla yana yakıldığı bilinmelidir. Kıyımda köşemde yıllardır sabır ve samimiyet ölçütlerini elden bırakmadan yazıyorum, yalana başvurmadan gerçekleştirdiğim inancıyla. 

Ama nedense son zamanlarda korkuyorum, iki değerli ölçütü kaybetmenin korkusu bu. Yalanlar söylemenin eşiğindeyim, korku sinsilikle taşımış beni bu eşiğe. Onca sıkıntı arasında inanmadığım şeyleri sırf, herkesin iyi sözler duymaya ihtiyaçları olduğunu hissettiğimden söylemek üzereyim.  Eskiden böyle miydim diyerek hatırlamaya çalıştığımda gözlerimin önünde beliren, gerimdeki tüm günlerimi içeren genel manzaram aksini söylüyor. Görünürdeki o kadın, insanlara duymak istediklerini duyurtan memnuniyet kumkuması birine dönüşmüş meğerse. Çarpışmaktan yorulmuş, eğip bükerek silah olarak kullandığı gerçekleri dahi sırtlanmakta zorlanan yorulmuş, yıpranmış bir kadını görüyorum. 

Dosdoğru ilerlediğim inancıyla, sözlerimle duygularımı yalan mı doğru mu üzerinden tartma gereği duymadığım o günlerden şimdiye taşıdığım keskin sınırlarımın aşındığını artık görebiliyorum. 

Düşünüyorum da neyle ilgisi olabilir bu durumun? Belki de yaşlanmaktandır. Yaşlılığın tuhaf anlam arayışı da yaptırıyor olabilir. Zamanın ok gibi fırlattığı yaşlılık denizindeki çırpınışın adı olan insanın anlam arayışı yeni bir kişilik yapısını, kişi ölüm kıyısına ulaştıkça yerleştiriyor.  Daha fazla soru, samimiyet sorgusu, hakikat aşkı derken en olmadık, tahmin edemeyeceği bir yola sapmış olur çoktan. O yol çoğunlukla başkalarını mutlu etmek, cennet gibi uykulu gecelere ulaştırmaktır. Herkese istediklerini söylemek, duyurtmaktır. 

Son zamanlardaki hali pür mealim böyleyse de her şey büsbütün allak bullak olmuş değil benim için. İçimde bir yerde kalan cesaret kırıntılarının bana kendimi yaşama fırsatı sunduğu oluyor. 


Doğru mu samimi mi gerçek mi soruları haleler çizerek başınızın üzerinde dolaşır, hakikati söylemek her şeyden elzem hale gelmiştir.  Ucunda ölümün bulunduğu yaşlı hislerle düşünülen bu yerde arkamı dönemeyeceğim acılar, katliamlar ile yüz yüzeyim. Tehlikeli bir an,  ama tehlikenin kendinden geçiren kokusunu seviyorum.  Tehlikeyi seviyorum! Kaybedeceği şeylerin sayısı azaldıkça insan, ateşin üzerine doğru yürüyor, dev dalgaların korkutan kırbaçlarından hiçbir yeri ağrımaz olur, ölümsüzlük otunun kokusu başka hiçbir kokuyla kıyaslanamaz derecede kendine çekiyor ve bu çekiciliğin tam zıddında ölümün buyurganlığı en şiddetli seviyededir. Artık yalan söylemenin eşiğindeyim desem de doğruluğuna inandığım bir iki şeyim kalmadı da değil! Saydıklarımın umurumda olmaması bir yalan değil. Nerden peyda olduğu bilinmez korkusuzlukla sarmalandığım yeni kişiliğimin tehlikeye böylesine açık hali korkusuzlukla ilgili. 

Korku, umursamazlık seviyenizle ilgili bir durumdur. Yanılmıyorum, gerçekten de böyledir. Korkunun dehşeti içinde geçirilecek cehennem gibi gecelerdense umursamazlıkla bunun üstesinden gelirsiniz, üzerine de yerinde bir tercih yapmamış olmanın böbürüyle kendinizi kutlarsınız. 

Umursamazlık korku kelimesini az da olsa kavrayabilmemi sağlamasıyla kelimenin hayat dağarcığımdaki yeriyle ne zaman ifa olacağı okunabilir şekle bürünebildi. 

Birinin diğerini galebe çalacağı muhakkaktı. Bu seferkin de yenilen ben olmayacaktım. Birbirimizi tamamen fethedemediğimiz bir mücadelenin sonunda bir kazanan oldu, kendimi uykusuz cehennem gibi gecelerden kurtardığım içinse şanslıydım.

Abartıyorum belki de ama hayatta kalmanın ve övülmenin başka bir yolu yok. Kendi seleksiyonumda işler tuhaf da olsa komik de kaçsa böyle yürüyordu. Umursamazlığımın bana sonsuz övgüler yağdırttığını en az bir ruh hastası kadar en fazla da bir ölümlü kadar inanıyorum. Ucu bucağı olmayan bir enginlikten kendime ve dünyaya bakabilmeyi başarmış olduğumu bana hissettiren bu mucizenin adı, son kez diyeceğim umursamazlıktır. 

Peki insanların tepkileri ne olduğu bu sürede? Ben söyleyeyim. Yeni hayat stratejimin karşılığını insanlar konfetilerle övgülerle ya da çiçeklerle vermediler. 

Bencillik yapmakla suçlanmak!

Delirdiğimi düşünmek isteyip gömlek siparişlerinde bulunmalar!

Şiddetli azarlar!

Önceden düşünüldüğü belli olan toplumculuk brifingleri! 

Tüm yaramazlık eylemlerini ya da iştiraklerini sadece kendilerine hak sayan, hakkımdaki tüm suçlamaları bünyelerinde evveldendir eritmiş insanlardan işittiğim envai çeşit eleştiri, suçlama karşısında tehlikenin cazibesine gözünü kırpmadan kapılmış birini kısa süreli üzebilirdi. 

Üzüntülerimin böylesine anlık olmasındaki sebep, dinleyenler yine abarttığımı sanacaklar, benim. Gerçeği söylüyorum! En kudretli dönemim diyeceğim bir noktayım, kudretim kendimden menkul olsa da işin rengi yine aynı. Bahsettiğim şey yaratma, başlatma ve yok etmek üzerine bir kudretken, benden kimse acizlik beklemesin.  

Cezalandırılma biçimimle birlikte, bu konudaki sonsuz takdir yetkisinin de elimde olması üzüntümü kısa sürede köpük misali üzerimden atıyor. Onlara gelecek vaat etmediğimden öfkelerini her daim üzerime çektiğim iyimserleri katmadan büyüttüğüm kişisel efsanemde bir tek kötümserlerin göz bebeğine dönüşmüş olmam bile başlı başına bir zaferdi benim için. 

Kötümserlerin göz bebeğinden düşmeye bu günden sonra hiç niyetim yok.  Ortak bir anlayışta buluştuğum yalandan uzak bir dünyanın kötümserleriyle birlikte hayatın sahtekâr pembeliklerine karşı direnişim daha da sürecek. Ağzımdan istemediğim sözleri çıkarma umutları bitene dek sürdüreceğim bunu. 

Bir iç döküş, dilemmamdan kurtulma çabası olarak da kaydedilebilir bu yazı, iyilikle kötülüğü bağlamından koparmadan ikisi arasındaki keskin ayırımları koyan Zerdüşt’ün başkaca, kendimce bir versiyonu sayılsın. Yalanı seçişin yalan hali, bir düşünme biçimi saydığım kötümserliğin tek amacının aslında doğruyu hedeflemek olduğunun bilinmesini bildirmektir. 

Gerisi lafı güzaftır!

 

 


78 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

…Ve tanrı kadını unuttu sonra! - 25/12/2023
“Tanrı, yaprağın hafifliğini, ceylanın bakışını, güneş ışığının kıvancını, sisin gözyaşını aldı; rüzgârın kararsızlığını, tavşanın ürkekliğini buna ekledi. Onların üzerine kıymetli taşların sertliğini, balın tadını, kaplanın yırtıcılığını, ateşin...
Irksal Anılarımız Baş Belamız - 30/11/2023
ayvanın insanlaşmaya başladığı bir çağdan, insanın merkezdeki yerini güçlendirdiği tanık olunan dünya koşullarına değin bir paragraf vardır ki sonu istendik şekilde açık bırakılmıştır.
Yüzüncü Yılda Assimiladoluk - 29/10/2023
Bazı ulusların doğumları ve gelecekleri başka ulusların kemikleri üzerinde olur ve de yükselir.
Bağırmak - 05/09/2023
Sokakta, işte, televizyon ekranlarında, sinemada, siyasette ki neredeyse dünya genelinde söz konusu stilin yaygınlığı hâkim ve insan mefhumunun ilkel taraflarını bu denli rahatça dışavurumu, agresifliğin normalleşmesi bana tuhaf ve bir o kadar da....
Şiirken Nesre Dönüşen Kadın Erotizmi - 23/07/2023
Kendimizi yeterince tanıyor muyuz veyahut duygularımızı tanımlama yetkinliğinin ne kadarına sahibiz soruları yaş itibariyle insanlık tarihi kadar geriye götürülebilen sorulardır.