Hatice Özhan
Irksal Anılarımız Baş Belamız
30/11/2023 Hatice
Özhan Hayvanın insanlaşmaya başladığı bir
çağdan, insanın merkezdeki yerini güçlendirdiği tanık olunan dünya koşullarına
değin bir paragraf vardır ki sonu istendik şekilde açık bırakılmıştır. İnsanların soluk, iç içe geçmiş ve
çoğunluğunun kaybolduğu anılarının içinde tutulduğu paragraf her bakımdan,
insanın tüm ilkelliğinin içinde saklı tutulduğu bir anılar hazinesidir ve bu
esrarlı hazine henüz dolmaya devam ettiğinden paragrafın kapatılması insanlık
için uzak bir ihtimal gibi gözüküyor. İnsanın zihin katalogundaki kökleri
derinlere uzanan epey karışık, benzi kaçmış anılarının im halinde bilinçaltına
sızdığına inananlardanım. Hayvanlaşmaktan insanlaşmaya doğru giden
serüvenindeki yürüyüşü düz bir hattan olmayan insanın yoğun ve zor patikalardan
geçen bol sıçrayışlı ilerleyişleri geriye her defalık binlerce anı bırakmıştır.
İlk insanların kendilerinden sonraki kuşakların beyin hücrelerine aktardığı
anılar, evrimcilerin ırksal anılar şeklinde isimlendirdiği bu, zengin olduğu
şüphe götürmeyen moleküler miras istisnasız hepimizin hayatını belirliyor, daha
doğrusu yönetiyor diyebilirim. Nesil
aktarımının, devrinin sürmekte olduğu hayat gerçeğimizde paragrafın
kapatılamamasının sebebi budur. İnsanlaşmanın tarihi zirvesini henüz
yakalamadığını gösteren molekülsel değişimler uykularımızdan, rüya
kompozisyonlarımıza ve hatta ırksal sorunlarımızla alışkanlıklarımıza kadar ne
de rol tayin edicidir ve bu üzerinde düşünmeye değer bir konudur. Büyük yazar Stefan Zweig bir kitabında
insanın boşlukta kayma ya da düşme düşleriyle ilişkilendirdiği Ağaç
Adamları’ndan bahseder. Herkesin başına geldiğinden en yaygın düş olaylarından
biri sayılan boşlukta düşmenin ırksal bir anı olduğundan bir hocasından
referansla anlatır. İnsanlarla uzaktan akrabalıkları bulunan Ağaç Adamları’ndan
bize geçen boşlukta kayma hissi, bu akrabalıktan yadigâr bir anı olarak
kuşaktan kuşağa taşınır. Zweig kitabında durumu şöyle izah eder, “Ağaçlarda yaşayan bu yarı-insanlar için yüksekten düşme tehlikesi çok büyük ve somut bir korkuymuş. Birçokları böyle bir düşme sonucu can vermişler; hemen hepsinin başından da korkutucu düşme olayları geçmiş; hayatlarını ancak alçak dallara tutunarak kurtara bilmişler. Şimdi, bu şekilde son dakikada önlenen korkunç bir düşüş, büyük bir şok yaratırmış. Bu şok da birtakım molekülsel değişimlere yol açarmış. Bu değişimler sonraki kuşakların beyin hücrelerine aktarılmış ve kısaca ırksal anılar haline gelmişler…” Tam uykuya dalacağı sıra yerin kendi
altından kaydığını zannettiren, yüksekten derin bir boşluğa tam düşecekken son
an da gözlerini açmakla rahatlayan sayısız insan örneğiyizdir. Kalıtımsal bir
hale gelen yerimizden sıçramalarımız Ağaç Adamların yüksek ağaç tepelerinde
başlarına gelenleri hatırlamaktan başka bir şey değil. Beyin hücrelerimizin
kalıtımsal geçişlerinden belki de en masumu ya da içinden en az zararla
çıktığımız ırksal anımız boşlukta kaymamızdır. Bazı insanların hatta ulusların
iki yakasını bir araya getirmeyen ırksal anılarını nereye koymalıyız, onlarla
nasıl baş edilebilir peki? Bazı sorunlar da vardır ki bir göz açıp kapama
hareketiyle başlayıp bitmiyor maalesef ki!
Kürtlerin
ırksal anısı nereden kaynaklanıyor diyerek düşünüyorum. En yaygın ırksal anımız
olan ulus olarak birleşememe, şiddetten arınamama, sömürgecisinin köleliliğini
derin bir arzuyla ve çalışkanlıkla sürdürmeye müdana etmek… Sonsuz bir düşmekten korkmama hissi,
düşmekten duyulan zevk ve bunların ulusal hafızada bıraktığı gri bir alanda
birbirleriyle boğuşan soluk anılar. Kürtlerin kendi Ağaç Adamları yaşamayı
sevmiyordu besbelli düşmekten son derece korkmayarak. Yere sert çakılışları
kalıtımsal bir geçiş olmalıdır ki Kürtler, ölümleri feci ve sürekli tekrarlanan
bir ulus olarak bekletildiği yerdeki konumunu korumayı sürdürüyor. Kürdün en yaygın ırksal anısı da millet olamamakmış demek ki? |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
…Ve tanrı kadını unuttu sonra! - 25/12/2023 |
“Tanrı, yaprağın hafifliğini, ceylanın bakışını, güneş ışığının kıvancını, sisin gözyaşını aldı; rüzgârın kararsızlığını, tavşanın ürkekliğini buna ekledi. Onların üzerine kıymetli taşların sertliğini, balın tadını, kaplanın yırtıcılığını, ateşin... |
Yüzüncü Yılda Assimiladoluk - 29/10/2023 |
Bazı ulusların doğumları ve gelecekleri başka ulusların kemikleri üzerinde olur ve de yükselir. |
Bağırmak - 05/09/2023 |
Sokakta, işte, televizyon ekranlarında, sinemada, siyasette ki neredeyse dünya genelinde söz konusu stilin yaygınlığı hâkim ve insan mefhumunun ilkel taraflarını bu denli rahatça dışavurumu, agresifliğin normalleşmesi bana tuhaf ve bir o kadar da.... |
Şiirken Nesre Dönüşen Kadın Erotizmi - 23/07/2023 |
Kendimizi yeterince tanıyor muyuz veyahut duygularımızı tanımlama yetkinliğinin ne kadarına sahibiz soruları yaş itibariyle insanlık tarihi kadar geriye götürülebilen sorulardır. |