• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/tabusalcom?ref=hl
  • https://twitter.com/tabusal
Hatice Özhan
Irksal Anılarımız Baş Belamız
30/11/2023

Hatice Özhan

 

          Hayvanın insanlaşmaya başladığı bir çağdan, insanın merkezdeki yerini güçlendirdiği tanık olunan dünya koşullarına değin bir paragraf vardır ki sonu istendik şekilde açık bırakılmıştır.  İnsanların soluk, iç içe geçmiş ve çoğunluğunun kaybolduğu anılarının içinde tutulduğu paragraf her bakımdan, insanın tüm ilkelliğinin içinde saklı tutulduğu bir anılar hazinesidir ve bu esrarlı hazine henüz dolmaya devam ettiğinden paragrafın kapatılması insanlık için uzak bir ihtimal gibi gözüküyor.

         İnsanın zihin katalogundaki kökleri derinlere uzanan epey karışık, benzi kaçmış anılarının im halinde bilinçaltına sızdığına inananlardanım. Hayvanlaşmaktan insanlaşmaya doğru giden serüvenindeki yürüyüşü düz bir hattan olmayan insanın yoğun ve zor patikalardan geçen bol sıçrayışlı ilerleyişleri geriye her defalık binlerce anı bırakmıştır. İlk insanların kendilerinden sonraki kuşakların beyin hücrelerine aktardığı anılar, evrimcilerin ırksal anılar şeklinde isimlendirdiği bu, zengin olduğu şüphe götürmeyen moleküler miras istisnasız hepimizin hayatını belirliyor, daha doğrusu yönetiyor diyebilirim.  Nesil aktarımının, devrinin sürmekte olduğu hayat gerçeğimizde paragrafın kapatılamamasının sebebi budur. İnsanlaşmanın tarihi zirvesini henüz yakalamadığını gösteren molekülsel değişimler uykularımızdan, rüya kompozisyonlarımıza ve hatta ırksal sorunlarımızla alışkanlıklarımıza kadar ne de rol tayin edicidir ve bu üzerinde düşünmeye değer bir konudur.

         Büyük yazar Stefan Zweig bir kitabında insanın boşlukta kayma ya da düşme düşleriyle ilişkilendirdiği Ağaç Adamları’ndan bahseder. Herkesin başına geldiğinden en yaygın düş olaylarından biri sayılan boşlukta düşmenin ırksal bir anı olduğundan bir hocasından referansla anlatır. İnsanlarla uzaktan akrabalıkları bulunan Ağaç Adamları’ndan bize geçen boşlukta kayma hissi, bu akrabalıktan yadigâr bir anı olarak kuşaktan kuşağa taşınır.

Zweig kitabında durumu şöyle izah eder, “Ağaçlarda yaşayan bu yarı-insanlar için yüksekten düşme tehlikesi çok büyük ve somut bir korkuymuş. Birçokları böyle bir düşme sonucu can vermişler; hemen hepsinin başından da korkutucu düşme olayları geçmiş; hayatlarını ancak alçak dallara tutunarak kurtara bilmişler. Şimdi, bu şekilde son dakikada önlenen korkunç bir düşüş, büyük bir şok yaratırmış. Bu şok da birtakım molekülsel değişimlere yol açarmış. Bu değişimler sonraki kuşakların beyin hücrelerine aktarılmış ve kısaca ırksal anılar haline gelmişler…”

            Tam uykuya dalacağı sıra yerin kendi altından kaydığını zannettiren, yüksekten derin bir boşluğa tam düşecekken son an da gözlerini açmakla rahatlayan sayısız insan örneğiyizdir. Kalıtımsal bir hale gelen yerimizden sıçramalarımız Ağaç Adamların yüksek ağaç tepelerinde başlarına gelenleri hatırlamaktan başka bir şey değil. Beyin hücrelerimizin kalıtımsal geçişlerinden belki de en masumu ya da içinden en az zararla çıktığımız ırksal anımız boşlukta kaymamızdır. Bazı insanların hatta ulusların iki yakasını bir araya getirmeyen ırksal anılarını nereye koymalıyız, onlarla nasıl baş edilebilir peki? Bazı sorunlar da vardır ki bir göz açıp kapama hareketiyle başlayıp bitmiyor maalesef ki! 

           Kürtlerin ırksal anısı nereden kaynaklanıyor diyerek düşünüyorum. En yaygın ırksal anımız olan ulus olarak birleşememe, şiddetten arınamama, sömürgecisinin köleliliğini derin bir arzuyla ve çalışkanlıkla sürdürmeye müdana etmek…  Sonsuz bir düşmekten korkmama hissi, düşmekten duyulan zevk ve bunların ulusal hafızada bıraktığı gri bir alanda birbirleriyle boğuşan soluk anılar. Kürtlerin kendi Ağaç Adamları yaşamayı sevmiyordu besbelli düşmekten son derece korkmayarak. Yere sert çakılışları kalıtımsal bir geçiş olmalıdır ki Kürtler, ölümleri feci ve sürekli tekrarlanan bir ulus olarak bekletildiği yerdeki konumunu korumayı sürdürüyor.  

Kürdün en yaygın ırksal anısı da millet olamamakmış demek ki?



288 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

…Ve tanrı kadını unuttu sonra! - 25/12/2023
“Tanrı, yaprağın hafifliğini, ceylanın bakışını, güneş ışığının kıvancını, sisin gözyaşını aldı; rüzgârın kararsızlığını, tavşanın ürkekliğini buna ekledi. Onların üzerine kıymetli taşların sertliğini, balın tadını, kaplanın yırtıcılığını, ateşin...
Yüzüncü Yılda Assimiladoluk - 29/10/2023
Bazı ulusların doğumları ve gelecekleri başka ulusların kemikleri üzerinde olur ve de yükselir.
Bağırmak - 05/09/2023
Sokakta, işte, televizyon ekranlarında, sinemada, siyasette ki neredeyse dünya genelinde söz konusu stilin yaygınlığı hâkim ve insan mefhumunun ilkel taraflarını bu denli rahatça dışavurumu, agresifliğin normalleşmesi bana tuhaf ve bir o kadar da....
Şiirken Nesre Dönüşen Kadın Erotizmi - 23/07/2023
Kendimizi yeterince tanıyor muyuz veyahut duygularımızı tanımlama yetkinliğinin ne kadarına sahibiz soruları yaş itibariyle insanlık tarihi kadar geriye götürülebilen sorulardır.