Doğan Güneş
Hayat Belki de Gitmekten İbarettir
06/11/2020 Çoğumuzun aklında, fakat pek azımızın
anlamsızca, batmakta olan gemiyi hemen terk etmeyi tercih eder. Bazen insan istem dışı kendi dışında gelişen
olaylara karışır bazen de görmezden gelir.. ‘Gizli bir kabullenme’.. Her halukarda,
bilinmeyenin cazibesi, bedenimizi değilse de ruhumuzu çoktan alıp götürmüştür,
kaldığımızı sanırken.. İnsan en güzel hayalleri ile işbirliği yapar.. Çıkarsız, hesapsız ve berraktır çünkü.. Ölür de
ele vermez seni.. Özlem duygusu da ona aittir, ‘Gelmek ve
gitmek’ gibi iki zıt kavramda.. …. Neon ışıkları gibi yanıp sönüyor boğazın
ışıkları.. Küskün balık gibi gece.. İğnesi kırık şarkı
mırıldanıyor alt komşum.. Etraf bir nihavent makamı.. Bölüm bir diye başlayan bir öyküye göz atıyorum..
Onunda elinden tutacak birini beklemesini
anlamaya çalışıyorum.. Geceyi arıt, buluttan buluta su taşı diye
fısıldıyor.. Sanki biraz yüksek sesle konuşsak bizi
duyacaklar, sanki sesimiz duyulsa Bu dünyadan kovulacağız.. Bir el at der gibi içli içli bakıyor yüzüme..
Dayanamayıp alıyorum onu o unutuluştan.. Kopuk bir rengin küskün şehri gibi.. İçtenliği, yazılmış tüm öyküleri kıskandıracak
kertede.. Ellerini tedirgince dizlerinde gezdiren
karaktere, bölüm bir diye son noktayı koymak kim bilir hangi sancılı gecenin
kederiydi.. Anımsamıyorum.. Anımsamak istemiyorum.. Şu an sadece gelişigüzel konuşmak istiyorum..
İçimdeki sıradan cümlelerimle, öyle yalın, öyle alçak tonda, öyle sevgiyle,
mevsimin diliyle.. Öyküdeki kız anlamış olmalı, ellerimden tutuyor, okşayarak onları yüzüne
sürüyor.. Elleri tedirgin, ruhu tedirgin, gözleri
tedirgin.. Gözleri, bütün hikayelerin hüzünlerini teskin
edecek denli, umutla bakıyor.. Ya onun ellerini nasıl, ne kadar teskin
edebilirdim ki ?.. Oysa bu gece birbirimize konuşabileceğimiz bir
alfabemiz dahi yok.. Hem ben bu gece gelişigüzel konuşmak için bir
yol arıyorum.. Her öykü hayatın bir uçurumunu resmediyor,
istemesek de görüyoruz bunu.. Bilinçaltım uzak bir şehre gitmemi ve orda kış
geçene kadar beklememi söylüyor.. O da yanılıyor, ‘Yeni ve farklı bir şey
çıkacakmış’ hissi yaratıyor kendince.. Oysa bazı kentler bir birine benzeye, incelen,
kıvrılan ve sonunda hep kaybolan tek düze yerler.. Yine de ilk defa bilinçaltıma ihanet etmek
geçiyor içimden.. Bu istemimin teşebbüsten öteye gidemeyecek
olması ne acı.. Bilinçaltımla şu an anlaştığım tek şey,
gelişigüzel yazma isteğim.. Bu öyle bir gerçeğe dönüşüyor ki, her şeye ve
herkes e nedensiz öfkeyle dolup taşıyor içim.. Zaten gerçek, herkesin
hikayesine verdiği addır.. Nabız atışlarım koşturan bir atın hızında..
Ritimli ritimsiz bir çizelgede.. Gelişigüzel her şey ne kadar insansı, ne kadar
içten.. Bu gece direnerek gelişigüzel konuşabilmeliyiz
seninle.. Bak dinle, kalbimden bir yıldız kaydı az
evel.. Ay bir cam kırığı gökte.. Şimdi, bu gece,
sıradan cümlelerimizle konuşmalıyız.. Kana kana, ağız dolusu.. Biliyorsun, herkes her şeyin yedeği, belki sen
bile kendinin yedeğisin.. Yedek tebessümlerin faydası yok.. Üç çıplak
ses, birkaç giyinik sözcük yeter bize.. Bu gece İstanbul bir peron kalabalığı..
Valizlerde telaşlı süprüntü düşlerim.. Hiçbir şehre sığdıramıyorum kendimi.. Evimdeki tüm boşluklara oturdum, bekliyorum.. İstanbul bir peron kalabalığı, bu gece
gelişigüzel konuşabilmeliyiz.. Sonra istediğin resmi çiz.. Çıkmaz bir sokağın
kalem değmiş bir duvarına daya beni ve istersen vur.. Ölmeye gecikmiş bir canlı
dürtüsüne betiğim.. Deliceler aşkına !.. Bu anda, düşlerimin
kurgudan çıkması an meselesi.. İçimdeki şarkıları kuşkulu bir dille tariflesem
kusursuz filmler kıskanacak.. Sesimi dünyaya ısmarlamış gibiyim.. Yaka paça savuruyorum kendimi geceye.. Kim demiş zaman sessiz ve ıssızca kayıp gider
diye.. Zaman kapısını çarpıp gitti.. Geçmiş tüm
zamanları arzulayabilir miyiz?.. Bunun ne anlama geldiğini bilmiyorum bile.. Bazen küçük sözcükler bir açılsaydı, beni
yutsalardı yeniden, o an, suçluysak da yüce bir gönüllülük
gösterip dur gitme diyebilir miydik zamana ?.. Dur gitme sözcüğünün öyküsünü yazsak, zaman
kendini bir taşın dibine susardı.. -Ne yaşamın kendisi bir oyundu ne de
gerekçelerimizin.. Bazen kentlerin içinde ama kentlerden
yıldızlar kadar uzaktadır düşlerimiz- ‘Gördüm, denizin kıyısındaki yeşil meşeyi /
altında oturdum ve bir bilge kedi / kendi masallarını anlattı bana / birini hatırlıyorum
/ bu masalı aktaracağım şimdi dünyaya’ Puşkin, içindeki yolculuğa çıkmadan az evel
böyle sesleniyordu hayata.. Görünen o ki sözün olduğu yerde bir yaşam
kesintisiz sürerdi.. Öyleyse bir öyküye gerek yok.. Zorunlu da
değil.. Yaşam yeterli yalnız başına.. Yaşam kendi
başına yeterliyse, öyküsü yıldızlara asılıdır değil mi?.. 'Uzaklaşan ayaklar çağı'n da zaman, israftır.. Kim bilir, hasarlı cümleleri saymazsak kalan
sağlarla bitirebilirim bu hikayeyi.. Cumartesigüncesi- Kasım 20 . |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
Hayat/ patolojik bir eğlence - 18/09/2023 |
Gelişigüzel bir kentte, sağımızda yol boyu palmiyeler, küçük sarı, yeşil bitkiler, hafif meşrep ayçiçekleri.. |
Çok şey değil... - 23/05/2023 |
Çok şey değil / bir esinti / bir yaprak kıpırtısına bakıyor her şey |
İnceltilmiş Bir Çağda ‘Nitelikli İyilik’ Yeniden Keşfedilir mi?- 1 - 17/05/2021 |
... |
SUYA ŞİİR - 19/12/2020 |
SUYA ŞİİR / KUŞLARA UMUT / BALIKLARA PUL OLMAK DİLİMİZDE BÜYÜK DÜŞLERİN ŞARKILARIYLA |
Her Kent Biraz Hüzün Biraz Umuttur - 18/09/2020 |
Bir aleve sarılmak mümkün mü? Bir uçurumun kenarında durup da |
Vivaldi’nin Hangi Mevsimindeyiz Bilinmez - 22/08/2020 |
Beyoğlu’nu düşündüm. Kaç zaman oldu rotamızı şaşırıyoruz böyle. Bir ülkeden bir iç ülkeye göçün izdüşümleri gibi şimdi bu kadim semt. |
Orantısız Bir Çağdayız- 1) - 07/08/2020 |
.................. |
Bazı Düşler Boy Verir Mavi Göğün Altında - 25/07/2020 |
Gündüz düşleri geceleri alt yazı geçiyor gözlerimden. |
Doğaçlama Bir Sevinçtir Temmuz - 03/07/2020 |
Doğaçlama Bir Sevinçtir Temmuz |
Devamı |