Meryem Kadıoğlu
Bezginlik
20/03/2018 Ünlü düşünür, Pisagor: “Ya susmak, ya da suskunluktan daha kıymetli söz söylemek gerekir" demiş. Peki, suskunluktan daha kıymetli bir söz var mıdır? Bilmiyorum desem, bunca bilen arasında çok mu tuhaf kaçar? Çünkü kova büyüklüğündeki başlara okyanuslar kadar bilgi döküldüğü için midir nedir, ağır gelir omuzlara başlar? Tüm bunları bilmemiz gerekli miydi? Bazen de aptallaştırır mı desem yoksa uyuşturur mu? Yorar mı, yahut üzer mi? Veya bezdirir mi? Bilgi, bilmek yüktür bazen. Atsan atılmaz satsan satılmaz… Biliyorum. Ben de yaparım bazen... Ardından farkına varınca, biraz şöyle kenara çekilirim... Anlatan izah eden nasihat veren dağ taş kara deniz... Yanlışlık avcıları, namus tellalları daha nice içsel manevi vücudumuzu kemirmek için izdiham yapan, keneler... Farkındayım epeydir susuyorum. Şimdi konuşmak için kıymetli sözler söyleyeceğim diye bir iddiam yok. Her defa daha iyi bir şey yapmak değil de, değişen dengelere aldırmadan menzilde kalmak mesele... Bol veri paylaşılıyor sınır yok tabi... Sürekli bir ülkeyi hedef almak veya bir toplumu birilerini… Bir şeyler söylemiş olmak için söylemek! Koca bedeni gölgesinin arkasına saklamaya çalışmak gibi… Çok… Nasıl diyelim? Rasyonel bir yaklaşım değil gibi... Sınırsız kelimesi insana büyük vaatler sunan bir anlam taşır... Sanki insan tabiatına, bir hayli bol gelen bir tanım ve bizler sanki içinde kaybolmuşuz. Sınırları, ‘yıkıyoruz!’ derken, sınırsızlık surlarının altında kalmış… ISSIZ… Sınırsızlık, özgürlük, hadsizlik, kanunsuzluk aldıkça alıyor kapkara bir kuyu. Yusuf gibi kardeşleri tarafından atılmadık. Gönüllüce atlayıp, çıkarılmayı beklemek gibi bir şey... Ama hep birileri bize örnek olmuştu. Atlayanlarla beraber atladık. Bazen can sıkıcı gelse de, o gelişmemiş eski yaşantımı özlediğim için kalemimden süzülür hasretim... Neden mi? Çünkü şimdiki halime bin basan yaşanmışlıklar... Bazen tuz gibi aralarda serpiştiriyorum. Mesela, önünde yansın diye yamyam dansı yapılan, fotoselli ışıklar yerine, çocukluğumda deniz dönüşünde, kafasına göre yanıp sönerek yolumuzu aydınlatan ateş böceklerini tek geçerim... Sahi, " Ateş böceklerini gören oldu mu, bu aralar?" Öyle bir çağ yaşıyoruz ki, kış bize küsmüş... Kasımdan beri, ‘kış geldi’ geçiyor, ‘kar ne zaman yağacak?’ Ha şimdi geliyor şimdi gelecek… Derken, bizim bir karış otlakta ilk papatyaları gördük... Ardından gelin olmuş kalan tek tük ağaçlar… -Oysa, bir kere bile parmaklarımın ucu sızlamadan! Ne var ki bunda, ne güzel! Bilinçleniyoruz… Sahi biz yaşıyor muyuz? Veya nasıl? Mesela; Ağaca tırmanmayı kaç çocuk biliyor? Elindeki yemekten kaç çocuk kedilere veriyor. Kaç kişi yemek yemeye inen güvercinleri yanından geçerken korkutmaktan çekiniyor. Artık oyuncaklar da demode oldu. Bir kamyon oyuncak unutulmuş... En son kaç evli çift elinde olanların farkına vardı. Çimlere ayaklar ne zaman temas etti. Gözler bir an kapatılıp mis gibi bir kokunun götürdüğü huzur, en son ne zaman yüreklere işledi? En son sevgiyle kime gülümsedik? Veya teşekkür ettik? Birine sırf, ‘içimden geldi’ diyerek yapılan yardımın, yaydığı huzurun kanatlarını takıp uçarak geçildi yokuşlu tümsekli hayat koridorlarından… Yokluklar… Sürekli, ne eksik, ne yok, ne yamuk, ne yanlış tek derdimiz bunlar... Mükemmelliğin, hastalık halini almış bir çağ yaşıyoruz. Sivilcen çilin mi var cildini kemiren kurtların mı var. Hiç sıkma canını, lazer halleder. Çok mu kıllısın dert etme lazer sağ olsun. Yaşından on yaş genç görünebilirsin. Hatta hep makyajlı gibi bambaşka biri gibi... Tüm kendimize has olan özellikler kusur çarkının dişlerine takıldı... Seri imalat gibi, simalar… (((Yanlış anlaşılmasın bakımsız olunsun değil kast olunan... Kusur dediğimiz şeyler neye göre kusur? Dünya çapında yapılan bir araştırmaya göre, Türkiye ülkeler arası mutluluk sıralamasında gerilemiş. Hangi ölçüler kıstas alınıyor, bilemedim. Lakin Finlandiya bu konuda da birinci sıradaymış… Yine bazı araştırmacılara göre, "Dünyamızda dalga, dalga bezginliğin yaygınlaştığı dile getiriliyor. Sebep olarak da, dünyada devrim gerçekleşeceğini, eski yaşanmışlıklara göre büyük değişimlerin öncesinde bezginlik dönemi geçiren insanlığı anlatıyorlar "uzun, uzun… Aslında herkes aynı şeyin peşinde, huzurun... Gece gündüz maruz bırakıldığımız, hatta zoraki diyeceğim veri yığılması bir kambur gibi omuzların üzerinde… Herkesin gücü kabiliyeti farklı, farklı iken, kaldıramayacağı yükün altına elini değil bedenin tamamını siper etmek. Duyarsızlaşan sadece kaslar mı? Anlatanlar araştıran açıklayanlar denizde kum... Bilmiyorum demek mi? Konuşmaktan, sürekli bir şeylere yorum yapmaktan neredeyse, ayağa kalkıp yaşamayı unutmuşuz... SESSİZLİĞİ… Yok, ama varmış gibi hissettiren yalan âlemler olmuş yeni mekânlar… Hep başka yerlere odaklı ölçüler, hep belli bir standart… |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
Koşulsuz Sevgi - 28/04/2022 |
Bu günkü algoritmamız, koşulsuz sevginin ‘kendimce’ ne olduğunu irdelemek olacak. Kendimce deme sebebim, herkesin hayat ölçüsü farklıdır. Aynısının kopyala yapıştır yapılmaması adına küçük bir hatırlama ve hatırlatma babında ifade ettim. |
Hayat Sırları - 26/02/2022 |
Zira sürekli işleyişi devam eden bir sistem, kendini her aşamada yenileyerek hem büyür hem küçülür. Sonuçta kendini geliştirerek devam ettirebilme özelliğine sahiptir. Olayı çok da komplike irdelemeye lüzum yok aslında. |
Sahne sizin! - 05/11/2021 |
Işıltılı dünyanın cafcaflı detaylarıyla kuşanmış, kendine insan diyen ırka sesleniyorum, sahne sizin! |
Öldürülecek Kadın! - 09/09/2021 |
Kadına biçilen değer suskunluğuyla ölçülüyor. Konuşan, hakkını aramak için savunan kadınsa öldürülecek kadın ilan ediliyor. |
Kendime Öğütler... - 25/05/2021 |
Emek ve alın teriyle gelen hiçbir şey kolayca gitmez elinden. Paran kadar var olmak ya da emekle kan ter içinden defalarca yeniden doğmak. Hepsi senin elindedir. |
İslam Dini ve Bilim - 07/05/2021 |
Bilim ile din arasındaki bağ nedir? |
Benim Gibi - 02/05/2021 |
Şiir |
Mutsuzluğun Sırtı - 25/04/2021 |
Neyse, bizim zamanımızda dediğim çocukken. Ayılar oynatılırdı. Aynı bugün ki gibi ahali etrafına toplanıp eğlenceli anlar geçirirdi. Ne kadar hasret kalmışız gülmeye. Çocuğundan yaşlısına hepsinde bir gülümseme. |
Yinelenme - 05/12/2020 |
"Aynı şeyi tekrar tekrar yapmak ve farklı sonuçlar beklemek deliliktir." |
Devamı |